Konumuz : Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı
Anlatan : Ahmet Naç öğretmen ( 33 yaş )
—–
Aman hocam diyeceksiniz !
Haklısınız !
İlkokulda , orta okulda , lisede ve üniversitede yaklaşık 15 sene boyunca Atatürk’ün hayatını gördük.
Mustafa Kemal Atatürk , 1881 yılında Selanik’de doğdu. Evinin fotografını hatırlıyorsunuz değil mi , hepinizin gözlerinin önünde canlanmıştır. En çok o hatırlanır zaten .
Sonra , babasının adı Ali Rıza Bey , annesinin adı Zübeyde hanım , kızkardeşinin adı Makbule , kargalar , askerlik , şurada yaptı , şöyle bir lider , şöyle bir asker ve en son AnıtKabir’de biter . 15 sene boyunca öğretmenlerimiz ve üniversite hocalarımız tarafından aktarılan Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı genel hatlarıyla bu şekilde.
Bir kez daha anlatmak istiyorum Atatürk’ün hayatını ama bu sefer farklı .
İlk durağımız Suriye .
Mustafa Kemal Atatürk Harp akademisinden mezun olduğunda , Kurmay Yüzbaşı olarak ilk kıta görevi olarak Suriye’ye gidiyor ve orada gizli olarak
‘’ Vatan ve Hürriyet cemiyetini kuruyor. Cemiyetin ‘’ eğitim kolu reisliğini ‘’
Üstleniyor.
—
1915 Çanakkale savaşı , Anafartaların en kanlı günleri ;
Mustafa Kemal Atatürk , bir gün çadırında oturmuş , lambasını yakmış , masasının üzerinde bir şey çiziyor.
Ne olabilir ?
Latin harflerinin şablonunu çıkarıyor !
Bakın ! 1915 .
Bir sene sonrasına gidelim. 1916 , aylardan Kasım .
Doğu cephesine atanıyor 16. Kolordu komutanı olarak ve orada çökme tehlikesi altındaki orduyu çekip , alıyor . Günlerce süren savaşın sonunda kısa süreli dinlenme sırasında Kurmay başkanı İzzettin Çalışkan ile bir sohbeti var .
Maddeler halinde sıralanmış , kadınlara serbestlikten bahsediyor ama ilk madde çok ilginç ;
‘’ Mukdedir ve aile hayatına vakıf anneler yetiştirmek / Güçlü anne eğitimi .
Savaştan çıkmış , bir soluklanması gerekiyor değil mi , bir otur – dinle değil mi !
Hayır !
—
Sivas’a geliyoruz , Sivas kongresi günleri Amerikalı gazeteci mr.Brown ile röportajı var . Diyor ki ;
‘’ Türk halkı iyi bir eğitim görmelidir .
Eğitim okul demektir .
Türk köylüsünün pek azı okur – yazardır.
Ancak , yeniliklere isteklidir .
Çocuklarının iyi bir eğitim almasını ister . ‘’
—
Önce düzenli bir ordu kursaydık . Değil mi ?
Düşman dört bir yanı sarmış , insanları toplasaydık , Hayır !Verdiği demeç bu !
—
Ankara’ya gelip , ayağının tozuyla ;
Türk halkı birey olmalıdır .
İyi bir eğitim almalıdır.
Kültürle donatılmalıdır , bezenmelidir – süslenmelidir.
Daha meclis açılmamış .
Bundan sonraki en önemli amacımız budur. Diyor!
—
Birinci , ikinci İnönü savaşlarını kazandık . Eskişehir’de bozguna uğruyoruz . 30 bin kişi askerden kaçıyor . Yunan ordusu seferberlik ilan ediyor . Sevr anlaşmasını imzalatmak için Ankara’ya doğru yürüyüşe geçiyorlar.
Bakın !
Ortam şu :
Meclistekiler tamamen batıyı gözden çıkarmış , sinirler gergin . Batı gitti ama meclisi koruyalım , Kayseri’ye göç başlamış , o ortamda Mustafa Kemal Atatürk 6 gün boyunca ( 15 – 22 Temmuz 1921 ) 1.Maarif / eğitim kongresini yapıyor.
Ben bunu ilk duyduğumda inanmadım . Şaka yaptıklarını zannettim . Evet , bu gerçekten şaka olmalı . Ortamı hayal edin !
Böyle bir savaş ortamında insanlar gerilmiş , göç başlamış ve bu adam hakkında ferman var . Fetva çıkarılmış . Yakalanırsa idam edilecek .Ama ne yapıyor , öğretmenlerin temsilcilerini topluyor , Cumhuriyet’in temel ilkeleri işte o zaman atılmıştır. Savaşın ortasında , cehennemin ortasında , ateşten gömleği giydiği sırada .
Şimdi ben , bu ülkede bahane üretmediğim için , zorlukları – engelleri aştığım için , tatillerimde çalıştığım için Türkiye’de manşet oldum . Bu adamın ülkesinde oldum . Bu beni çok üzdü . Başka bir ülke olsa anlarım ama bu adamın ülkesinde ben , manşet olmamam gerekiyordu.
—
Bundan daha ilginç bir şey var .
Ne biliyormusunuz ?
İzmir’in kurtuluşundan sonra etrafına Türk ve yabancı gazeteciler toplanıyor ve soru şu ;
‘’ Memleketi kurtardınız !
Şimdi ne yapmak istersiniz ?
Padişah mı olacaksın , Halife mi oacaksın ?
Ne cevap veriyor ;
‘’ Maarif / eğitim vekili olacağım , öğretmen olacağım. ‘’ diye cevaplıyor.
—
Şaka gibi , inanılır gibi değil !
Bakın !
İki – üç yıl önce idam kararı almış , dibi görmüştü ama şimdi 1 numaralı adam olmuşsun . Padişahda olabilirsin , Halifede olabilirsin , herkesi kendine kul edebilirsin , istediğini yapabilirsin ama diyorki ;
—
‘’ Ben ÖĞRETMEN olacağım !
Ben eğitim ile ilgili çalışmalar yapacağım . ‘’
—
O çadırında konuşun insan bu işte .
En kötü anında da , en iyi anında da hayalinden , doğrularından vazgeçmiyor.
Bu çok değerli bir şey , o gücü elinde iken bunu yapabilmek !
Salih Bozuk’un hatıralarında ;
İzmir limanından İngiliz donanması giderken alkışlar var , kıyamet kopuyor.
Mustafa Kemal , dönüp , bakmadı bile . diyor.
—
Ben ne yaptığını biliyorum .
Kesin , Geometri kitabını düşünüyordur.
Buna ‘’ üçgen ‘’ , buna ‘’ kare ‘’ , bu ‘’ yuvarlak ‘’ olsun .
Kesinlikle böyle düşünüyordur.
Ben şöyle hayal ediyorum .
Kara tahtanın başına geçmiş ;
‘’ Ali ata bak ‘’ yazıyor .
O sırada diyorlar ki ;
‘’ Düşman geldi . ‘’
‘’ Başkomutanlık yetkisini alayım . ‘’
Çat çat çat çat .
Ondan sonra geliyor ;
‘’ Ail ata bak ‘’
Oku bakayım .
—
Tarihin gördüğü en büyük askeri deha , askerliği bir hobi gibi yapıyor !
—
İzmir’in kurtarılmasından hemen sonra İstanbul ve Bursa ‘da öğretmenleri topluyor ;
‘’ Bizim kazandığımız zafer , sizin ordularınıza ön – ayak olacaktır.
Sizin karşınıza çıkan tüm engelleri kıracağız .’’ diyor.
—
Hani Lozan görüşmesi var , Cumhuriyeti kursaydık .
Savaş bitmiş ama o başka bir savaşı kurmaya başlıyor.
Cumhuriyet kurulduktan sonra ilk kurulan mesleki ve sosyal – toplumsal birlik nedir , biliyor musunuz ?
Muallimler / Öğretmenler Birliğidir.
Oradaki şu sözü bilinir;
—
‘’ Öğretmenler ! Yeni nesil , sizlerin eseri olacaktır ! ‘’
—
Ama asıl cümlesini bundan sonra söylemiştir ;
—
‘’ Oluşturacağınız eserin değeri , yaptığınız fedakarlıkların derecesiyle orantılı olacaktır! ‘’
—
Sonra ana haberde bana ‘’ Fedakar Öğretmen ‘’ diyorlar.
Çok şaşırıyorum .
Neden acaba ?
Bu adam söylemiş .
Bunu söylediğinde yıl 1924.
—
Bana diyorlar ki ;
‘’ Bu kadar çalışmaları aynı anda nasıl yapabiliyorsun ?
—
‘’ Anneleri yetiştiriyorum ! ‘’
Anneler ile sürekli konuşuyorum , atışıyorum neden ?
O bana söylediği için !
Kendi sınıfındaki Atatürk köşesini gösteriyor .
Atatürk köşesine 2 tane madeni para koymuş . Niye koydum biliyor musunuz ?
Cebindeki 2 kuruşun bir tanesi ile KİTAP alıyor !
Kitaplığında 3000 binin üzerinde kitabı var !
Ben okuma alışkanlığı üzerine bu vizyonu gördükten sonra bir tasarım – proje başlattım .
Benim öğrencilerim Nasa’nın sitesine giriyorlar.
Uzay teleskobunun çektiği fotografları sınafa getirip arkadaşları ile tartışıyorlar.
Bir tanesi dediki ;
‘’ Öğretmenim ! Bu ‘’ Bulutsu ‘’ dedi .
‘’ Oğlum ! Uzayda atmosfer yok , ne Bulutsuzu ?
Adı gerçekten ‘’ Bulutsu ‘’ imiş .
Bakın !
Okuma alışkanlığı kazanmış , araştırma yapan – merak eden öğrencinin karşısında düştüğüm duruma bakın !
—
Yine bizim Dinazorlarla ilgili okuma – araştırma , çocuklarla tartışıyoruz .
Herkes düşüncelerini söylüyor. Bende Vepstır’ ları çok seviyorum .
Anlatıyorum ;
‘’ Vepstırlar , gurup halinda avlanırlar , zekalarını kullanırlar avına yandan saldırılar , boyları 3 m. dir. ‘’
Arkadan bir el kalktı ;
‘’ Öğretmenim ! Vepstırların boyu 3 m. den kısadır ! ‘’
Gözünü içine baktım , sinirlendim . Ben 33 yaşımdayım , bacak kadar çocuk bana bunu söyleyemez ! Aynen bunu söyledim ve oturttum yerine .
Aradan 2-3 hafta geçti okudum ki , Vepstırların boyu 2.20 cm . imiş .
Yeni bir fosil bulunmuş , öğrencide yeni bilgiyi okumuş . Ne oldu ?
Ne oldu , yalan oldu .
Profesörde olsa , okuma alışkanlığı .
O vizyon nereden geliyor ? İşte buradan geliyor.
Bu adam çok kitap okuyordu.
Önce bunu görsünler istedim .
—
Ben Kitaplık yaptım diye gazeteci bana soruyor ;
‘’ Niye kitaplık yaptın ? ‘’
Okul burası . Sınıfın içinde kitaplık niye yapmayayım .
—
‘’ Sanatsız kalan bir toplumun , hayat damarlarından biri kopmuş gibidir .’’
Bu adam söylemiş , sende niye yok !
—
‘’ Bir gün benim sözlerimle bilim ters düşerse , bilimi seçin . ‘’ diyen bir adamdır o.
Benim sınıfımın her cm karesinde bu adamın izlerini görürsünüz .
Fotografını göremezsiniz. Zaten kendi söylemiş ;
—
‘’ Beni görmek , yüzümü görmek demek değildir. Benim düşüncelerimi , duygularımı anlıyorsanız , bu yeterlidir . ‘’
—
O’nun bütün düşünceleri , duyguları o sınıfın içinde . Ölümünün üzerinden 77 yıl geçmiş , O’nun düşünceleri , duyguları ile oluşmuş bir sınıf Türkiye ‘nin gündemine oturdu.
Bir asır önce yaşamış !
Peki , biz şimdi neredeyiz ?
Biz önümüzdeki bu değeri anlayabildik mi ?
Anlayamadık , anlatamadık !
Ahmet Naç olarak sıradan bir insanım .
Ama O’nun Cumhuriyetinde bir öğretmen olarak meydan okumak istiyorum .
Benim 4 yıl boyunca okuttuğum ve mezun ettiğim bir sınıf var .
O sınıfın kısa sürede yaptıklarını , yapabilecek dünyada herhangi bir ilkokul sınıfı varsa öğretmenlikten yarın istifa ederim .
Bunu Ahmet Naç olarak söylemiyorum . O’nun vizyonu ile orantılarak bir öğretmen olarak söylüyorum .Çıtayı çok yükseğe koyduğumu biliyorum .
—
Bana göre O’nun en mutlu olduğu an ;
Gemideki salıncakda sallandığı an değildi .
O’nun en mutlu olduğu an , kara tahtanın önünde Türk alfabesini öğrettiği andı.
Ord. Prof. Sadi Irmak’ın anılarında :
Behçet Kemal Çağlar, Mustafa Kemal’in özelliklerini anlatan bir şiir yazar.
Şiiri okuduktan sonra ;
‘’ Behçet ! Olmamış .
Benim en önemli özelliğim – kişiliğim ÖĞRETMENLİĞİM dir .’’ der.
—
Bir gece Çanakkale’de , cehennemin ortasında çizdiği o şablonu 13 yıl sonra kara tahtada uygulayabiliyor.
Savaşlar bitmiş , cepheden cepheye koşturmalar bitmiş ama oturmuyor , kara tahtanın başında halkını bilgilendirmeye çalışıyor , öğretmenlik yapıyor.
Biz bunu anlayabildik mi ?
—
Şimdi bende bir çocuk oluyorum ve hep birlikte O’nu dinliyoruz ;
Aaaaaa !
Ne oldu çocuk ?
Senin eline diken batar mı ?
Batmaz mı !
Senin elin kanıyor mu ?
Kanamaz mı !
Ama sen Atatürk değil misin ?
Öyleyim çocuk !
Sen şimdi bırak benim kim olduğumu !
Bu gün ne yetiştireceksen canın yanacak , elin kanayacak.
Güneş seni terletecek , bu bahçede gül bitmez diyenler olacak .
Gül öyle yetiştirilmez , böyle yetiştirilir diyenler olacak .
Sen kendine şunu soracaksın !
Ben gül yetiştirmek istiyor muyum !
Ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum !
Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum !
Eğer çok istiyorsan , ne eline batan diken ne de söylenenler umurunda olmayacak .
Kim olursan ol , tek istediğin şu kokuyu duymak olacak !
ANLADIN MI !
ANLADIM .
Aferin sana .
Hadi bakalım , devam .
—
O’ndan ne öğrendiysem , aynısını yaptım.
Fazlasını değil .
——————
20 dakikalık konuşma .
Özenle dinlenilmeli.
Türk çocuklarının görevi Mustafa Kemal Atatürk’ü doğru anlamak , doğru değerlendirmek ve düşüncelerini tamamlamak için çaba göstermektir.
İdris’de bu amaca uygun yaşıyor.
İdris Kulaçoğlu. 23.4.2020 çalışma odam .
Bu gaziyi okuduğum da ‘iyi ki öğretmenim ve onun öğretmeni yim” dedim kendime. Sağol İdris Baba sağol!Keşke senin gibiler cogalabilse
BeğenBeğen