( Derviş – tarihçi
Aşık Ahmedi )
——————–
( 1392 / 1494 İstanbul )
1392 de , Elvan Çelebi köyü / Amasya’ da doğdu.
Derviş Ahmed Aşıki olarak da bilinir.
Aşık Paşa’nın büyük torunudur.
Doğum tarihi hakkındaki bilgimiz yazarın ;
—
“ Bu ömür seksen altı olduğunda .
Bayezid Han Boğdan’a ağduğunda – çıktığında.
Çözildi sancağı kösler çalındı – Gönilüb devlet ilen gittiğünde
Hücum-ı devleti dutdi cihanı – Durub İstanbul’dan çıkdığunda
Yedi hutbe sekiz han Bayazıd’e – O Cuma gün gazaya gitdügünde
Kalem dutdum menakıbı ki yazdum – Kulak dut sen Aşıkİ dedügünde.”
—
beytinin çözümüne dayanmaktadır.
Görüldüğü gibi şiirin tamamında Bayezid’in adı tekrar geçmekte ve 2. Bayezid’in
10 .Mayıs .1484 senesinde bir cuma günü Boğdan’a sefer için İstanbul’dan çıktığı ise tarihlerimizde kaydedilmektedir.
—-
Asıl ismi Ahmed olup büyük dedesi Aşık Paşa’ya izafeten Aşıkpaşazade olarak anılmaktadır.
Aşık Paşa, Ahmet’in büyük dedesi 3.11.1332 tarihinde Kırşehir’de ölmüş
olup, tanınan eseri ‘’ Garib – name ‘’ adını taşır.
(Aşık Paşa hakkında, bk. Fuat Köprülü, İslam Ansiklopedisi (=İA), cilt 1, s. 701-706 )
—-
Tertip / düzenleme bakımından Kutadgu Bilig’e benzeyen Garibname’de büyük ölçüde Yunus Emre’nin ve Mesnevi’nin tesiri – etkisi görülür.
Aşık Paşa’nın oğlu Elvan Çelebi’nin Anadolu’da özellikle 14. yüzyıl ortalarındaki sosyal – toplumsal olaylara ve daha sonra birçok tarihi esere kaynaklık eden bir menakıp / önemli insanların yaşamı ve olağanüstü olaylar ile ilgili anlatıları yazması , yazarımız Derviş Ahmed’in ulema – alim – bilgin bir ailenin soyundan geldiğini gösterir.
(Elvan Çelebi, Menakıbü’l-kudsiyye fi menasıbi’l-ünsiyye, (nşr. İsmail Erünsal-A. Yaşar Ocak), İstanbul 1984 )
—-
Taht için Çelebi Mehmet’e karşı Musa Çelebi’ye destek olmak için Rumeli’ye gitti (1413). Hacca gitti ve dönüşünde Abdüllatif Mukaddes’in izniyle Sadrettin Konevi emrine katıldı (1436).
16. Temmuz 1436 senesinde Derviş Ahmed’in hacca gittiğini öğrenmekteyiz.
( Bilgi notu :
Hicrİ 840 senesinin hac ayı olan Zilhicce, 6 .Haziran. 1437’de başladığından
Aşıkpaşazadeʼnin Mekke ziyaretinin 1437 içinde olması gerekmektedir. Dönüşünün de en az 3-4 ay sürecek uzun bir yol gerektiğinden ötürü 1437 senesinin sonlarına doğru olması gerektiği açıktır.
Bu kendisinin ilk hac ziyaretidir. Mısır’da ve Mekke’de bazı şeyhler ile görüştüğü
bilinmektedir.
(Ali Bey, s. 125; Giese, s. 113 )
—-
Sultan 2.Murad zamanında Macaristan’da (1443) ve Kosova’da (1448) birçok sefere katıldı. İstanbul’un alınması sırasında Akşemseddin ve Şeyh Vefa gibi diğer ilahiyatçılarla – din bilginleri ile birlikte savaştı. Sultan 2.Murad ve Fatih Sultan Mehmed tarafından onurlandırıldı ve ödüllendirildi.
29 .Kasım .1456 tarihinde 2. Mehmed’in oğulları Mustafa ve Bayezid
için Edirne’de yaptırmış olduğu sünnet düğününde davetliler arasında bulunmuştur.
Eserinde bu düğün hakkında oldukça teferruatlı – geniş – detaylı bilgi vermekte ve çok şeker aldığını hatta bir “ futa / ipekli kumaşı ” hizmetkarına verdiğini kaydetmektedir. Derviş Ahmed yine aynı yılda “ Ballubadra / Balya barda ” seferi ile ( 1458 ) “ Üsküp ”e gittiğini söylemektedir.
——
Aşıkpaşazadeʼnin Hicri 874 / miladi 11.7.1469 tarihinde kızı Rabia Hatun’u müridi / bağlısı olan Seyyid Velayet ile evlendirdiğini bilmekteyiz.
Hicri 889ʼda / miladi 30.1.1484 de eserini yazmaya başladığı sıralarda İstanbul’da bulunduğunu da yine kendi ifadesinden anlamaktayız. Hayatta olduğuna dair verebileceğimiz en son tarih ise, yukarıda da
değindiğimiz üzere- Menakıb-ı Tacü’l- Arifin mütercimi – çevirmeni ve Şeyh Seyyid Velayet’in müridi – bağlısı olan kişinin kaydından hareketle
899 / 12 .10. 1493 senesidir.
Bu bilgiye dayanarak Derviş Ahmed’in bu tarihten sonra ölmüş olması gerekeceğini kabul etmek zorundayız.
—–
İmparatorluğun ilk yıllarını anlattığı Aşık Paşazade Tarihi (Aşık Paşazade'nin Tarihi) olarak da bilinen Tevarih-i Al-i Osman (Osmanlı Tarihi) adlı eseri yazdı. . Ölümünden bir yıl öncesine kadar, sosyal – toplumsal konular üzerine, taht kavgalarından uzakta ve halkın anlayabileceği bir dilde yazmaya devam etti. Eser ilk olarak İstanbul'da Ali Bey tarafından yayımlandı (1914). Daha sonra Leipzig'de Almanca önsözle yeniden yayınlandı (1928-29).
----
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1478 yılına kadarki süreci sade bir Türkçe ile anlatan bu eser; "Tevarih-i Al-i Osman" adıyla yazılmış eserlerin en önemlisidir. Türkçe olarak kaleme alınan ilk kronolojik / tarihi sıralama ile yazılan eser özelliğini taşır. Aynı zamanda, tamamen Osmanlılar'ı konu almış ilk Türkçe eserdir.
—-
Eser, bir halk destanı niteliğindedir. Orta tabaka halk arasında okunmak üzere yazılmıştır.
Anadolu Türkçesinin en doğru tanığıdır.
Osmanlı hanedanının şeceresini / soyunu , Anadolu’ya gelmeden önceki yaşamlarını, Anadolu’ya gelişlerini, Anadolu’da kalan Osmanlı sülalesinin Türk tarihinde oynadıkları rolleri, Süleyman Şah’tan başlayarak Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, 1. Murat, 1. Bayezid, 1. Mehmet, 2. Murat, 2. Mehmet dönemi olaylarını canlı bir dille anlatmaktadır.
Diyaloglar – karşılıklı konuşmalar ve kullanılan kısa cümlelerle canlı kılınmıştır ve 15. yüzyıl Anadolu Türkçesinin en güzel örneklerinden biri sayılır.
Eserde her babın sonunda manzumelere – şiirsel anlatımlara yer verilmiştir.
Bu manzumelerin çoğu Ahmedi ’nin “ İskendername ” adlı eserinden alınmıştır. Eserde yer alan şiirler hemen öncesinde anlatılan olaydan alınması gereken derse işaret eder.
—-
Eser ilk olarak İstanbul’da Ali Bey tarafından yayımlandı (1914). Daha sonra Leipzig’de Almanca önsözle yeniden yayınlandı (1928-29).
Eser, 1949’da Nihal Atsız tarafından yayımlandı.
1970’te günümüz Türkçesiyle tekrar Nihal Atsız tarafından yayına hazırlanarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1000 Temel Eser arasında “Aşıkpaşaoğlu Tarihi” adıyla yayımlandı.
———
Kaynak
———
https://www.ktb.gov.tr/EN-118268/asik-pasazade.html
( Kültür ve turizm bakanlığı )
Dergipark.org.tr
Aşık Paşazade, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, sad. Hüseyin Nihal Atsız
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~unan/translation5.html
( Prof.dr. Fahri Unan )
İdris Kulaçoğlu . 10.3.2021 çalışma odam. 17:30