Gazzali ya da tam adıyla Hüccetü’l – İslam Ebu Hamid Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed el – Gazzali et-Tusi , Büyük Selçuklu Devleti devrinin ;
* İslam alimi, filozofu / düşünürü.
* mutasavvıfı / tasavvuf – Tanrının niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışı ile açıklayan dini , düşüncesel akım.
* ve müderrisi / profesörü .
* İnsanların birbirinin görüşlerini eleştiren, birbirini sapıklıkla suçlayan çeşitli önderleri taklit etmekten uzak durmaya, gerçeği düşünce yoluyla bulmaya çağırır.
Kendi inanışını düşünce ve akli faaliyetleriyle – etkinlikleri – uğraşı ile yine kendisinin bulması gerektiğini savunur.
Ona göre şüphe – kuşku gerçeğe ulaşmanın tek yoludur.
Zira şüphe etmeyen düşünemez , düşünemeyen gerçeği göremez , gerçeği göremeyen de körlük ve dalalete sapkınlığa saplanıp kalır.
—-
Hüccetü-l İslam :
Bütün güzellikler ve mükemmelliklerini – eksizliklerini – yüksek olgunluk seviyelerini İslam’dan alan bir kimse olarak, bu dinin doğruluğunun apaçık bir delili. İslamın kesin kanıtı.
—-
Doğum: 1053 – 1058 Tus , İran
1058 daha çok belirtiliyor.
Ölüm: 18 .12 .1111, Tus , İran.
—-
İmam Gazali 1053 – 1058 yılında Tus’ta doğdu.
Babası Muhammed’in mesleğine ( gazzâl “ yün eğirici, iplikçi ”) dayanarak Gazzali diye anılmıştır.
İlk eğitimini ileride ünlü bir vaiz – öğüt anlatıcısı ve sufi olarak tanınacak olan kardeşi Ahmed ile birlikte Tus’ta tamamladı.
1069 yılında Nişabur’daki Nizamiye Medresesi’ne giderek ünlü Şafi fakihi ve Eşari ( 935 de ölmüş ) / ebu musa abdullah b. kays el-eşari ‘ nin öğrencisi İmamü’l-Harameyn Ebu’l-Meali el-Cüveyni ’nin talebesi – öğrencisi oldu.
Cüveyni ’den fıkıh tahsil ettiği – eğitimi gördüğü gibi hocasının kelam alanındaki büyük birikiminden de istifade etti – yararlandı.
—–
( Sufi : İslam gizemcisi . Tasavvuf ehli – Mutasavvıf / Tanrı’nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi – düşünce akımı.
Şafi : Şifa veren . İyileştiren . Sağlık veren .
Fakih : Bilgin. Anlayışlı ve zeki .
Fıkıh : Bir şeyi gereği gibi, iyice anlayıp bilmek. Amacı ve maksadını araştırmak ve anlamak.
Kelam : Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi. Kavram.
Tanrı’nın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu konu edinen bilim. )
İdris Kulaçoğlu .
—–
Nizamiye Medresesi’ndeki başarılı öğrenim hayatı, Nizâmülmülk’ün ve bu yolla Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın yakın çevresinde yer almasını sağladı. Selçukluların başkenti İsfahan’da geçirdiği bu dönemin ardından ,
1091 yılında Nizamülmülk tarafından başkent Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’ne hoca – öğretmen olarak atandı.
1096 yılında hacca gittikten sonra Dımaşk ve Bağdat üzerinden memleketi Tus’a döndü ve orada küçük bir medrese ve dergah / hankah inşa etti.
( Dergah / Hangah : Dervişlerin toplandıkları ve ayin yaptıkları yer, yapı. büyük tekke.)
Halk arasında yaygınlaşan itikadi / inanıştaki yozlaşmayı – bozulmayı gerekçe göstererek tekrar resmi görev alması yönünde Selçuklu yönetiminden gelen baskılara dayanamayıp 1106 yılında bir zamanlar öğrencisi olduğu Nişabur’daki Nizamiye Medresesi’nde hoca olma teklifini – önerisini kabul etti.
—-
Gazali’nin öğrenme merakı onun çok sayıda dini ve fikri – düşüncesel akımları araştırmasına neden oldu. Yaşadığı dönemde hakikati – gerçeği bulmak isteyen insanların dört kısıma ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını gördü.
—-
Bunlar; felsefeciler, kelamcılar, sufiler, batınilerdi.
—-
Hepsinin görüşlerini inceleyerek;
Kelam / kavram , felsefe ve Batınilik yolunu kitaplarında ayrıntılarıyla tenkit etti – eleştirdi ve SUFİLERİN YOLU olan TASAVVUFA yönelerek hakikati / gerçekleri bu yolda aradı.
—-
Gazali’ye göre ;
O dönemde İslamiyet’in birliğine kötü anlamda doğrudan etki edecek fikirler – düşünceler hızla yayılıyor, bir taraftan Yunan felsefesi – düşünce sistemi ile İslam inancını yeniden yazmaya çalışan filozoflar – alimler , diğer yandan Kur’an’ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere / yorumlara konu yapan Batıniler, İslam dinine ve Ehl-i sünnet itikadının / inancının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu.
Batınilik, Gazali’nin döneminde ortaya çıkmış ve Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk , bu görüşün üyeleri tarafından öldürülmüştür.
Gazali bu dönemde Ehl-i Sünnet dışı grupların görüşlerine karşı reddiyeler yazarak mücadele etmiş – uğraş vermiş , Mu’tezile ve Batınilik’e karşı altı tane eser yazmıştır.
—————
( Mutezile : “ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir tarafa çekilenler” anlamına gelir.
Batınilik : Kuran-ı Kerim ayetlerinin görünen manalarının yanı sıra gizli anlamlarının da olduğunu ileri sürerek, ayetleri kendilerine göre yorumlayan akım.)İ.Kulaçoğlu.
—————
Hayatının sonlarında kaleme aldığı ‘’ el-Munkız mine’d-dalal ‘’ adlı otobiyografik eserinde Gazali, neredeyse ergenlik döneminden beri her şeyin hakikatini anlayıp kavramaya çalışan bir karaktere sahip olduğunu belirtmektedir. Bu özelliği sayesinde çocuk denecek yaşta anne babasından, hocalarından ve çevresinden taklit yoluyla öğrenip benimsediği inançların değerini sorgulayan Gazali, gerçek ve kesin bilginin ne olduğunu araştırmaya koyulmuştur.
—-
Gazali bu geçirdiği süreci El-Münkız Mine’d Dalal adlı kitabında şöyle anlatır;
“ Gençliğimden itibaren – başlayarak 50 yaşımı aştığım bu ana gelinceye kadar, bu engin denizlerin derinliklerine dalmaktan hiç geri durmadım. Coşkulu denizlere çekingen korkaklar gibi değil, cesur kimselerin dalışı gibi daldım, gördüğüm her meselenin üzerine atladım. Her zorluğun içine apansız girdim.
—
Her fırkanın – topluluğun inanış ve fikirlerini – düşüncelerini inceliyor, her grubun tuttuğu yolun inceliklerini ortaya çıkarmaya çalışıyordum.
Araştırdığım fırkaların hak – gerçek veya batıl – yalan , sünnete – Kur’an-ın yol ve yöntemine – ilkelerine uygun veya bidat – sonradan türeyen , ortaya çıkan adet ve geleneklerin sahibi olmaları konusunda ayrım yapmıyordum.
Batınilik yolunu tutmuş her fırkanın, bu düşünceyle ne hedeflediklerini öğrenmeye çalıştım.
Zahirilik yolunu tutmuş olanların, bununla neler elde ettiklerini ortaya çıkarmaya gayret ettim – çabaladım.
Felsefe – düşünme yolunu tutmuş olanların, sahip oldukları felsefeyi bütün esaslarıyla öğrenmeye özen gösterdim.
Hiçbir kelam / kavram alimini dışarıda bırakmadan kelamdaki yöntemini ve mücadelesini – uğraşını öğrenmeye çaba gösterdim.
Bütün gücümle ne kadar sufi var ise onun sufiliğindeki sırları öğrenmeye, ne kadar abid – ibadet eden var ise bu ibadetleriyle neler kazandığını araştırmaya çalıştım.
Bütün zındıkların – inanmayanların , Allah’ın varlığını ve sıfatlarını kabul etmeyenlerin, bu inanış veya inkarlarının arkasında yatan sebepleri titizlikle araştırdım.
Her şeyin hakikatini öğrenmeye karşı duyduğum susamışlık, baştan ve gençliğimden beri tuttuğum yol ve benim bir hasletim – özelliğim olmuştur.
Bu hasletler – özellikler , Allah tarafından benim yaratılışıma ve hamuruma katılmış özelliklerdir. Benim seçimim değildir.
Bunun sonucunda çocukluğumun coşkulu çağlarından itibaren – başlayarak taklit bağlarından sıyrıldım ve büyüklerimizden miras kalan sırf taklide dayalı inanç esaslarından koptum.
Çünkü Hristiyan çocuklarının hepsi bu din üzere yetiştiklerini, Yahudi çocuklarının sürekli bu dinin esaslarına göre büyüdüklerini, Müslüman çocuklarında istisnasız – ayrı kalmadan İslam dini üzere yetişmekte olduklarını görmekteydim.
Yaratılıştan gelen asli hakikati – gerçeği ve ana baba ile hocalar aracılığıyla kazanılan sonraki inanç esasları ve taklit unsurlarının hakikatini öğrenme konusunda içimde büyük bir istek oluştu.
Taklit – benzeterek tekrar etmek , başlangıçta birtakım telkinlere – aşılamalara dayanmaktaydı. Bunların da hangilerinin hak – gerçek ve batıl – yalan olduğu konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktaydı.
Kendime şöyle dedim:
‘’ Benim istediğim, her şeyin gerçek yüzünü öğrenmektir. Öyleyse önce bilginin gerçek yüzünün ne olduğunu öğrenmekle işe başlamam gerekir. ‘’
—————
Kimya-i Saadet adlı eserinde şöyle der ;
‘’ Beden kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin birçok askeri vardır.
Kalp ahiret için yaratılmıştır. Allah’ı tanımak ise onun yarattıklarını bilmekten geçer. İnsanın batınında – iç yüzünde olan sıfatların genel hayvanlara, bazısı yırtıcı hayvanlara, bazısı şeytanlara ve meleklere ait olan sıfatlardır.
İnsan bunların hangisinden olduğunun farkına varmalıdır.
Çünkü insan bunları bilmezse doğru yolu bulamaz.
Bu saydığımız sıfatların her birinin gıdası farklıdır.
Hayvanın gıdası yemek, uyumak ve çiftleşmektir.
Yırtıcı hayvanların gıdası mutluluğu da parçalamak, saldırmak ve öldürmektir.
Şeytanların gıdası ise aldatmak, hile ve kötülük yapmaktır.
Meleklerin gıdası ise Allah’ın cemalini – güzelliğini müşahede etmektir- gözlemlemektir.
Hırs, hayvan ve yırtıcı hayvan sıfatları melekliğe çıkan yol değildir.
Eğer sen aslında melek cevheri – özü isen Allah’ı tanımaya uğraş ve kendini o cemali müşahede edecek hale getir. Kendini öfke ve şehvetin elinden kurtar ve bu hayvan sıfatlarının sende niçin yaratıldığını anlamaya çalış.
—————-
İmam-ı Gazali ‘yi halka tanıtan hacimce küçük, fakat tesiri – etkisi bakımından büyük olan eseri ‘’ EYYÜHE’L-VELED / EY OĞUL ‘’ şeklinde bilinen eseridir.
————
Gazali, üzerinde çalıştığımız ” Ey oğul “un piri ve üstadıdır.
Bu alanda yapılmış olan çalışmanın ilki ve en mükemmelidir. Diğer çalışmalar büyük ölçüde bu kitabın üzerine bina edilmiştir.
Birçok dünya diline çevrilen, UNESCO tarafından da yayınlanan EY OĞUL , batıda ve doğuda okuma rekoru kıran bir eserdir.
” İslam insanının yirmi dört saati ” demek olan bu kitap, ayrıca bir öğütler bütünüdür.
—-
( Ne acıdır ki , toplumumuz tarafından bilinmez , öğretilmez , dağıtılmaz !? ) İdris Kulaçoğlu.
———————
EYYÜHE’L-VELED
‘’ EY OĞUL ‘’
———————
Bu çeşit çalışmaların tamamında olduğu gibi, İmam-ı Gazali ‘nin bu eserinin baş kısmında iman – inanma ve İslamın esasları ile birlikte, ibadet – uygulama konuları işlenmektedir. Ancak burada sadece ahlaki bölümleri ve insan eğitimine yönelik kısımlarından bazılarını paylaşıyorum.
( İbadet : Tanrı buyruklarını – emirlerini yerine getirme. Uygulama .
Ahlak : İyi nitelikler, güzel huylar. Bir kimsenin iyi niteliklerini veya kişiliğini gösteren tutum ve davranışlar / söylem ve eylemler bütünü.
Karakter.)İ.Kulaçoğlu.
———–
Allah’tan incitmekten kork / dinle / korun –sakın.
Ey oğul!
Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle kork. Ona kulluk görevini gereği gibi yap. Haram kıldığı şeylerden mümkün olduğu nisbette kaçın. Allah’ın saadete uzanan yolundan ayrılma. Hayatını düzene sokan emirlerini sakın ihmal etme ki, yaşayışın sıhhat bulsun, gözlerin aydın olsun.
Çünkü gizli ve kapalı hiçbir şey Allah’tan gizli ve kapalı değildir.
—-
Babana itaat et
Ey oğul!
Senin hayatını renk katmak için güzel belgeler koydum. Onları korur ve dediklerime kulak verir, günlük yaşayışını ona uydurursan hükümdarların gözleri ve gönülleri sana karşı ilgiyle dolup taşacaktır.
O halde şu anda da, bundan sonra da babana itaat et.
—-
Boş sözden uzak dur
Ey oğul!
Aklının hemen kabul etmeyeceği şeyi söyleme. Lüzumsuz lâftan, çok gülmekten, şaka ve alaya almaktan, din kardeşinle tartışmaktan sakın.
Böyle yapmak saygıdeğerliği götürür, kin ve düşmanlık kapılan açar.
—-
Ağırbaşlı ol
Ey oğul!
Ağırbaşlı, terbiyeli, saygılı ve nezaketli olmaya çok dikkat et ve itina göster. Ancak böyle yaparken gurura kapılma. Sonra senden bu sıfatla söz edilir.
Halka tepeden bakma. Sonra senden bu sıfatla bahsedilir.
—-
Herkese hoşnut davran
Ey oğul!
Dostuna da düşmanına da hoşnutluk göster.
Başkasına eza ve cefa etmekten kendini alıkoy ve bunu onlardan korkup ürktüğün için de yapma. Sadece iyi bir huy olduğunu düşünerek öyle davran.
—-
Ortayolu tut
Ey oğul!
Bütün işlerinde ortayolu tut. Çünkü işlerin en hayırlısı orta yoldur. Az konuş. Karşılaştığın her Müslümana selâm ver.
—-
Yürüyüşüne dikkat et
Ey oğul!
Ölçülü adımlarla yürü, ayaklarını yerde sürükleyerek yürüme. Sağa sola baka baka yürüme.
Etrafı rahatsız ederek, başını şunun bunun kapısına doğru döndürme.
—-
Toplantılarda şunlara dikkat et
Ey oğul!
1. Uğradığın bir toplantıda yer alanların üzerine dikilip durma.
2. Sokak ve caddeleri meclis gibi kullanma.
3. Dükkânları sohbet yeri olarak seçme.
4. Fikrî tartışmada kendini haklı çıkarmak için inat gösterme.
5. Edep ve terbiyesini yitirmiş patavatsız kimselerle tartışma. Bir hüküm verirken “şahsî görüşümdür” de.
6. Birşeyi veya bir adamı överken aşırıya gitme.
7. Bir mecliste oturmak istediğin zaman bağdaş kurup otur.
8. Sakın parmak çatlatma
9. Sakalınla oynama
10. Yüzüğünle meşgul olma – ilgilenme.
11. Oturduğun bir yerde, bulunduğun bir toplulukta dişlerini kürdan ve benzeri şeylerle temizlemeye kalkışma.
12. Burnunla oynama
13. Parmağını burnuna sokma.
14. Yüzüne sinek konarsa yavaşça onu kovmayı ihmal etme.
15. Esnememeye dikkat et.
16. Halkın seni hafife alacağı söz ve davranıştan sakın.
17. Bulunduğun topluluk yol gösterici olsun.
18. Sözlerin çok kıymetli bir nesne gibi paylaşılsın.
19. Güzel sözlere kulak ver.
20. Konuşulan bir sözün tekrar edilmesini isteme.
( Bu gün yaşanılanlar Gazali’nin dinlenilmediğini göstermektedir. )
———–
Aslında Gazzali ‘ nin AKIL KONUSUNDA ki tavrını – duruşunu belirlerken onun bu terimden ne anladığını tesbit etmek – saptamak gerekir.
Çeşitli eserlerinde AKIL hakkında tanım ve tasnifler – sınıflamalar getirmiş olup (geniş bilgi için bk. Farid Jabre, Essai, s. 183-194) .
“ Aklın şerefi, hakikati ve kısımları ” konusuna özel bir bölüm ayırdığı İḥyaʾü ʿulumi’d-din ‘’ inin ilk kitabında (I, 83-89) bu terimin dört değişik anlamına işaret eder.
1 – İnsanın doğuştan sahip olduğu, kendisini öteki canlılardan ayıran teorik bilgiler edinme melekesi (garîze).
2 – Bu melekenin, temyiz çağında açık seçik ortaya çıkmasıyla mümkünün olabilirliği, imkânsızın olmazlığı, ikinin birden çok olduğu, bir kimsenin aynı anda iki yerde bulunamayacağı gibi ilk prensipler hakkında bilgiler edinme düzeyine ulaşmış şekli.
3 – Hayatın akışı boyunca tecrübelerle – deneyimlerle kazanılan bilgiler bütünü.
4 -Bu bilgi melekesinin, çeşitli durumların ileride doğuracağı sonuçları önceden kestirme ve duyguların tutsağı olmadan hüküm verebilme gücüne ulaşmış şekli (a.g.e., I, 85-86).
Gazzali ’nin, bu akıllar içinde özellikle üçüncüsünün her insanda eşit seviyede bulunduğu yolundaki görüşü aklın prensiplerine – ilkelerine , kendi ifadesiyle
“ zorunlu bilgiler ”e ve bu bilgilere ulaşma yeteneği olan akla güvendiğinin en açık kanıtıdır.
Hatta Gazzali bazı kelamcıların, “ Akıl zorunlu bilgilerin bir kısmıdır ” şeklindeki bir tanımını hatırlattıktan sonra bu kelamcıların asıl bilgi melekesi olan
“ garizeyi / yaratılıştan gelen – doğal olanı ” tanım dışı bırakmalarını fasid – kötü , ara bozucu sayar (a.g.e., I, 85).
————
ESERLERİ
————
Günümüze kadar ulaşan eserlerinin sayısı 75 tanedir.
* İhya-u Ulumi’d-din : Gazali ‘ nin en çok bilinen ve en büyük eseridir. Bu kitapta fıkıh ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Dört kısımdan oluşur. Kitap yazılışından bu yana İslam dünyasında çok okunan kitaplar arasındadır. Kitaba dair çeşitli şerhlerde – yorumlamalar – açılımlar yazılmıştır.
—
* El münkız mine’d Dalal : Bu kitabında, hakikate nasıl eriştiğini anlatmakta ve bazı fırkaları inceleyerek tenkit etmektedir – eleştirmektedir.
—
* Makaasidü’l Felasife – Felsefeyi tenkit etmeden – eleştirmeden önceki incelemesidir.
—
* El Mustafa : Fıkıh usulüne ait konular içerir, dört bölümden oluşmaktadır.
—
* Tehafütü’l Felasife : Aristo felsefesine tenkit – eleştiri amacıyla yazılmıştır.
—
* El İktisad fi’l İtikad : Kitap, itikad – inanma konuları içerir.
—
* Kimya-i Saadet : İman ve ahlaka ait konuları içerir. İhya’u Ulumi’d Din kitabının kısa bir Farsçaya çevrisi niteliğini taşır.
—
* El Kıstasü’l Müstakim ve Fedâih-ul-Bâtınîyye : Batınilere reddiye – yok sayma ve tenkit – eleştiri olarak yazılmıştır.
—
* Bidayetü’l Hidaye : Din ve ahlak bilgilerini öğreten bir kitaptır. Birinci kısmında zahirî ibadet ve ahlaktan ikinci kısmında kalbin itaat ve isyanı konusunu ele alır. Daha sonra göz, kulak, dil, cinsiyet uzuvları, eller ve ayakların güzel kullanılmasından söz eder. Son bölümünde kalbin iki yüzlülük ve kibir gibi kötülüklerden temizlenmesi konularını anlatır.
—
* Miyarül İlim : Ölçü . Ayıraç ilmi.
—
* Mihekkun Nazar : Küçük – sayısı az olan bakış .
—
* Mişkatü’l Envar : Nur Suresi 35. Ayet’in tefsiridir – yorumudur. İlahi nurların sırları hakkında yazılmış tasavvufi eserdir.
—
* Tefsir’u Yakuti’t Te’vil : Yakuti’nin yorumunun yorumu.
—
Cevahir’ül Kur’an : Kur’an-ın özü – mayası. Kur’an-ı Kerim’in özelliklerini, inceliklerini ve sırlarını açıklamayı amaçlayan bir çalışmadır.
—
El Basıt : Açan . Yayan .
—
El Vasit : Hakem . Uzlaştırıcı.
—
Maksaadü’l–Esna fi Şerhi’l-Esmaü’l Hüsna : Yüce Allah’ın isimlerinin maksadı.
—
Makaasıd Maznun’ü Bih la Gayri Ehlih : Yetkili dışında ona sanılan niyetler.
—
El Veciz : Etkili sözler.
—
* Mizanü’l Amel : İşlemlerin ölçüsü.
—
* Faysal ül-tefrika beyne’l : İslam ve’z-zendeka – İslam ve dinsizlik.
—
* İlcam ül-avam an İlm-i Kelam : Kavram ilmi ve halkı zorlama – gem takma .
—
* El Mustazhiri : Dayanan . Arka çıkan – veren.
—
* Er-Redd ül-cemil Ala Sarih : açık – İşini bilen , belirgin , en yüksek güzelliği yok sayma .
—
* Kitab ül-erbain : Kırklar kitabı .
—
* Minhac ül-abidin : İbadet edenlerin – uygulayanların yolu.
—
* Eyyühe’l Veled : Ey çocuklar – kullar.
—
* Mükaşefetü’l-Kulub – 111 babtan – kısımdan oluşan tasavvufi eserdir.
—
* Nasihatü’l Müluk : Hükümdarlara öğüt . Melikşah’ın oğlu Sultan Muhammed Tapar’a hitaben yazılmış olan bu Farsça eserdir.
—
* Ed-Dürc : Belge kutu , kutucuk .
—
* Mafsalü’l Hilaf : Bağlantı karşıtı.
—
* Hüccetü’l Hak : Gerçeğin kanıtı.
—
* Şifaʾü’l-ġalil : Kıyasın esasını oluşturan ta‘lil / sebep göstermek ve illet / hastalık – bozukluk konularıyla bazı kıyas türlerini anlatmıştır.
—
* el-İmla ala Müşkilâti’l-İhya : İhyau ‘ulûmi’d-din’de anlaşılması zor olan noktaları aydınlatmak için yazdı.
—————————————–
Osmanlıca kitap isimlerinin anlamlarını bulmak için oldukça zorlandım.
Büyük düşünüre teşekkürlerimi sunuyorum ve Yüce Rab’bimden Rahmetler diliyorum .
———
Kaynak
———
https://www.islamveihsan.com/imam-gazali-kimdir.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazz%C3%A2l%C3%AE
Çok daha detaylı bilgi edinmek isteyen arkadaşlarımın ;
https://islamansiklopedisi.org.tr/gazzali konusunu okumalarını öneririm.
İdris Kulaçoğlu .12.3.2021 çalışma odam.