‘’ Ne mutlu Türk’üm diyene! ‘’
1933 (Atatürk’ün S.D.H, s. 276)
( S.D.H : Atatürkün sözleri , düşünceleri hakkında .)
—
‘’ Benim hayatta yegane / tek övüncüm, servetim / zenginliğim Türklük’ten başka bir şey değildir.’’
(Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlarından Hatıralar, 1955, s. 95)
( Mahmut Esat Bozkurt : 1892 / 21.12.1943 Hukukçu. Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından ve Türkiye’de hukuki temellerinin atılmasında katkılarda bulunmuş bir devlet adamıdır.)
—
‘’ Bana, insanlar üstünde bir doğuş yöneltmeğe kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek
olağanüstülük, Türk olarak dünyaya gelmemdir.’’
(Atatürk’ten B.H., s. 15)
—
‘’ Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır. ‘’
1923 (Taha Toros, Atatürk’ün Adana Seyahatleri, s. 23; Atatürk’ün S.D.H, s. 126)
( Taha Toros : 1912 / 26.1.2012 Kültür tarihi araştırmacısı, yazar.)
—
Türk! Övün, çalış, güven.
1934 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 304)
( Afet İnan : 29.11.1908 / 8.6.1985 M.Kemal’in manevi kızı. sosyolog, tarihçi ve akademisyen. )
—
‘’ Türklük esastır.
Bu varlığı, tarih içinde araştırmak, birbirini izleyen bir tarih zinciri içinde, belirlenecek Türk uygarlığı ile övünmek yerinde olur.
Fakat, bu övünmeye layık olmak için, bugün çalışmak gerekir.
Her alanda, özellikle uygarlık dünyasına eser vermek için çalışkan olmayı hedef
tutmalıdır.’’
1934 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 304)
—
‘’ Türk milleti, tarihinle övün çünkü senin Ataların uygarlıklar kuran, devletler, imparatorluklar yaratan bir varlıktır.
Sen, Anadolu denilen bu yurda sonradan gelme değil, ilk yerleşip uygarlık kuranların çocuklarısın.
Fakat geleceğine güvenebilmek için, bugün çalışman gerekir çünkü yalnız tarih övüncü bir meziyet / nitelik sayılmaz. ‘’
(Afetinan, Atatürk’ten Hatıralar, 1950, s. 55 – 56)
—
Bir Türk, dünyaya bedeldir.
1925 (Mustafa Selim İmece, Atatürk’ün Ş.D.K. ve İS., s. 14)
—
TÜRK ’ ÜN tanımı
Atatürk ‘e ait metin :
—————————
‘’ Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirmesine, yüksek sahne oldu.
Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir.
Beşik, doğanın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmurlarıyla yıkandı.
O çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela / önce korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı , onları doğanın babası tanıdı, onların oğlu oldu.
Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu , şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu.
Türk budur !
Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.’’
Türk’ün Tarifi (Hikmet Bayur’un verdiği vesika), Millet Dergisi,Sayı: 116, 1948, s. 10-11)
( Yusuf Hikmet Bayur : 1891 / 6.3.1980 siyasetçi ve tarihçi. Türk devrim tarihi konusundaki çalışmalarıyla tanınmıştır. 1933–1934 yılları arasında İsmet İnönü tarafından kurulan hükümette Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı olarak yer almıştır.)
—
TÜRK ‘ ÜN soyluluğu :
—————————–
İngiliz Ataşemiliteri / askeri diplomatı Albay Ros’un
” Siz hangi soylu ailedensiniz? ” sorusuna verdiği cevap:
‘’ Anasının ve babasının soyluluğuyla övünen Teodoz, İtalya yarımadasına inmek isteyen Türk Attilâ ’ya barış görüşmesinden önce sormuş:
” Siz hangi soylu ailedensiniz? “
Attila da ona cevap vermiş:
” Ben soylu bir milletin evladıyım! “
İşte benim cevabım da size budur!
(Ruşen Eşref Onaydın, Atatürk T. ve D.K.H., s. 54)
( 18.3.1892 / 21.9.1959 gazeteci, yazar, siyasetçi ve diplomat. Türk Dil Kurumu’nun ilk Genel Yazmanı / katibi. )
( D.K.H : Dil kurumu hatıraları )
—
‘’ Türk’ün göreneğinde, beyzadelik / bey oğluluğu geleneği yerleşmemiştir.
Türk, Türk olduğu için soyludur.
Bu Anadolu’nun en ücra / uzak köyündeki Mehmetçik, vaktiyle dünyanın
yarısını titretmiş bir sınır beyinin soyu olabilir ama bundan dolayı hiçbir iddiası
yoktur.
Çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlayamayız.
Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.
İşte onun içindir ki cumhuriyet, Türk’ün en doğal yönetim şeklidir.
(Atatürk’ten B.H / Bütün hatıralar s. 69)
—
‘’ Türk milleti büyük bir aslandır.
Biz hepimiz onun tüyleri arasına sıkışmış ve sığınmış göz ile görülmez küçük varlıklarız.
O aslanın büyük hareketleri ve atılımları ise devrim hareketleri ve atılımlarıdır. Bu aslanı harekete geçirebilmek…
İşte, bizim için övünülebilecek rol budur.’’
1931 (Asım Us, Hatıra Notları, s. 322)
( Asım Us : 1884 / 11.12.1967 Siyasetçi , İstanbul Darü’l-Muallimin-i Aliye / Osmanlı öğretmen okulu ve Mekteb-i Sultani / Galatasaray Lisesi Öğretmeni.)
—
TÜRK ‘ÜN manevi /
Moral gücü:
———————
‘’ Ben batı milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım. Fransızları tanırım,
Almanları, Rusları ve bütün dünyanın milletlerini şahsen / kişisel olarak tanırım
ve bu tanışmam da savaş alanlarında olmuştur, ateş altında olmuştur, ölüm
karşısında olmuştur.
Yemin ederek size güven veririm ki, bizim milletimizin manevi kuvveti bütün milletlerin manevi kuvvetinin üstündedir. ‘’
(Atatürk’ün S.D / sözleri , demeçleri 1, s. 81)
—
TÜRK ‘ ÜN kahramanlığı:
———————————
‘’ Türk milleti güzel her şeyi, her uygar şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder/
beğenir . Fakat kesindir ki, her şeyin üstünde tapındığı bir şey varsa, o da
kahramanlıktır.
Bu sözlerim, şüphesiz / kuşkusuz bugünkü uyanık Türk gençliğinin kulaklarında yüksek ve etkili yankılar yapacaktır.
Yüksek özelliklerine önemle baktığım Türk çocuklarından daha az şey istemem.’’
1931 (Atatürk’ün S.D.U 1, s. 91)
—
Yugoslovya Başbakanı’na söylemiştir :
‘’ Benim bir işaretimle bütün Türkler sınırlarda ölmeye hazırdır. Bizim sınırlarımızda ve sizin sınırlarınızda… ‘’
1937 (Asım Us, Hatıra Notları, s. 153)
( Asım Us : 1884 / 11.12.1967 Siyasetçi , İstanbul Darü’l-Muallimin-i Aliye / Osmanlı öğretmen okulu ve Mekteb-i Sultani / Galatasaray Lisesi Öğretmeni.)
—
TÜRK ‘ ÜN çalışkanlığı:
—————————–
‘’ Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz.’’
(Makbule Atadan Anlatıyor, Nükte Fıkra ve Çizgilerle Atatürk İH, Der: NA. Banoğlu, s. 79)
( Makbule Atadan : 1885 / 18.1.1956 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kız kardeşidir.)
( Niyazi Ahmet Banoğlu : 1913 / 6.10.1992 Gazeteci ve tarihi araştırmacı . )
—
‘’ Türk’e olumlu ve iyi bir şey veriniz; bunu reddetmesi olasılığı yoktur. ‘’
1924 (Raşit Metel / denizaltıcı , Atatürk ve Donanma, s.87)
—
TÜRK ‘ ÜN insanlığı :
————————–
‘’ Hiçbir millet, milletimizden daha fazla yabancı unsurların inanç ve adetlerine saygı göstermemiştir.
Hatta denilebilir ki, diğer din sahiplerinin dinine ve milliyetine saygı gösteren tek millet bizim milletimizdir.
Fatih İstanbul’da bulduğu dini ve milli örgütü olduğu gibi bıraktı.
Rum patriği , Bulgar eksarhı ve Ermeni kategigosu gibi Hıristiyan din reisleri
ayrıcalığa sahip oldu. Kendilerine her türlü serbestlik verildi. İstanbul’un
fethinden beri, Müslüman olmayanların elde ettikleri bu geniş ayrıcalıklar,
milletimizin din ve siyaset bakımından dünyanın en güçlük çıkarmayıcı ve yüce
gönüllü bir milleti olduğunu gösterir en belirgin kanıttır. ‘’
1920 (Nutuk 3, s. 1183)
—
‘’ Hükümetimizin ve milletimizin, Hıristiyan unsurlara karşı adaletli bir şekilde
hareket etmekliğimiz , geleneklerimiz ve dinimiz gereklerindendir.
Ve gerçekten Hıristiyanlara adaletli davranıldığına en büyük kanıt,
memleketimizin her noktasında en ufak köyünde bile Hristiyan unsurların
Müslümanlardan daha fazla huzur ve refaha / rahatlığa ve servete / zenginliğe
sahip olmalarıdır.
Eğer bunlar hakkında zulüm / zorbalık – acımasızlık ile, malını zorla ve hile ile
alarak adaletsiz davranılsaydı elbette bugünkü hal ve durumda bulunmamaları
gerekirdi.
Bu nedenle, bunun için başka bir kanıt ve sebep söylemeye gerek görmüyorum.
Fakat bu Hıristiyan unsurların dışarının kışkırtmalarıyla veya ekmeğini yediği
toprağa nankörlük ederek milli varlığımızı zedelemek, bozmak girişimlerinde
bulunacakların fenalıklarına engel olmak, pek doğal ve gereklidir.
Bugün en büyük, ne kuvvetli ve en uygar milletlerin bu gibi sorunlarda bize
oranla pek sert ve zorlayıcı davranışlara girişmekte olduğu herkesçe
bilinmektedir.’’
1921 (Atatürk’ün S.D.l, s. 179)
—
‘’ Memleketimizde yaşayan Müslüman olmayan unsurların başına ne gelmiş ise,
kendilerinin yabancı entrikalarına / oyunlarına kapılarak ve ayrıcalıklarını kötüye
kullanarak saygısızcasına izledikleri ayrılma siyaseti sonucudur.’’
1919 (Atatürk’ün S.D.1I, s. 9)
—
TÜRKLÜK bilinci ve
ülkedeki gelişimi :
————————
14.9.1931 günü Dolmabahçe Sarayı balkonunda bir sohbet sırasında ;
‘’ Bizim kuşağın gençlik yıllarına Osmanlılık telkin / aşılama ve etkileri hakimdi.
İmparatorluk halkını meydana getiren Türk’ten başka uluslara, bu arada yanlış
bir din anlayışıyla Arap’lara, sarayın, ordu ve devlet ileri gelenleri arasında
bulunan ırkdaşlarının etkisiyle Arnavut’lara özel bir değer veriliyor, onlardan söz
edilirken “kavm-i necib” deyimi ile sıfatlandırılarak bu duygunun belirtilmesine
çalışılıyor, memleketin sahibi ve devletin kurucusu olan biz Türk’ler, ikinci
planda gelen önemsiz halk yığınları sayılıyordu.
Şair Mehmet Emin Yurdakul’un, ilk defa Manastır Askeri İdadisi’nde / lisesinde
öğrenci iken okuduğum ;
” Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur “
mısraıyla başlayan şiirinde, bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı
bulmuştum.
Fakat ben asıl bunu, orduya katıldığım ilk günlerde, bir Anadolu çocuğunun
gözyaşlarında gördüm ve kuvvetle duydum.
Ondan sonra Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç
dayanağım oldu.
Kendimi hiçbir zaman Osmanlılığın telkin ettiği / aşıladığı başka ulusları öven ve
Türklüğü aşağı gören eksiklik duygusuna kaptırmadım.
Bakınız nasıl oldu?
Kurmaylık stajı için verildiğim süvari alayı, Hayfa’da bulunuyordu.
Kışla ile deniz arasında geniş bir talim alanı vardı ve piyade acemi eğitim dönemi
yeni başlamıştı. Erleri bölgeden toplanmış Arap gençlerinden, öğretici kadro da
deneyimli ve Anadolu’lu kıta çavuşları olan Türk delikanlılarından kurulu idi.
Katıldığım bölüğün alaydan yetişmiş, Makedonya Türklerinden, ileri yaşlı bir
yüzbaşısı vardı. Erlere çavuşlar talim / alıştırma yaptırıyor, biz subaylar arada
dolaşarak çalışmaları izliyor ve denetliyorduk.
Yüzbaşı, çavuşlarına karşı sert davranıyor, yeni erlere karşı ise fazla sevgi ve ilgi
gösterir görünüyordu. Onların herhangi bir şekilde azarlanmasına,
hırpalanmasına gönlü razı olmadığını ısrarla söylüyordu.
Halbuki / oysa ki talimlerde / alıştırmalarda , Türkçe bilmedikleri için, çavuşların
söylediklerini iyi anlayamayan kimi erlerin yanlış hareketlerinin, zaman zaman
çavuşların sabırlarını tükettiği, sertçe davranışlarına yol açtığı da oluyordu.
Bir gün yüzbaşı, bu yolda hareketten kendini alıkoyamayan bir çavuşunu
mimlemiş ve talimden dönüldükten sonra, birlikte oturduğumuz bölük
komutanlığı odasına çağırtmıştı.
Takım komutanıyla birlikte gelerek yüzbaşısını saygıyla ve askerce selamlayan
çavuş, yirmi beş yaşlarında dinç ve yakışıklı, ince bıyıklı, elmacık kemikleri fazla
kabarık, uyanık bir Türk çocuğu idi.
Yüzbaşı, onu ulusal onurunu ağır şekilde hançerleyen “…Türk! ” sözleriyle
azarlamaya başlamıştı.
“Sen nasıl olur da kavm-i necib-i Arab’a bağlı, Peygamberimiz Efendimiz’in
mübarek / kutsal soyundan olan bu çocuklara sert davranır, ağır söz söyler,
onların kalbini kırarsın. Kendini bil, sen onların ayağına su bile dökmeye layık
değilsin…”
gibi gittikçe anlamsızlaşan, fakat yaşlı yüzbaşının samimi inancından kuvvet alan
sözlerle hakaret ediyor, gittikçe asabileşiyordu / sinirleniyordu. Ben dikkatle
çavuşun yüz ifadesini izliyordum.Başlangıçta üstünde bir babaya duyulan
saygının içtenliği okunan çizgiler sertleşmeye, içten gelen haklı bir isyanın
ateşleri gözlerinde okunmaya başlamıştı. Fakat, gerçekten emre uymanın
simgesi olan her Türk askeri gibi bu da iç duygularını gemlemesini bildi.
Sessizce göz pınarlarından dökülmeye başlayan yaş damlaları, yanaklarında
birbirini kovalayarak bıyıkları üstünde toplanıyordu.
Ben, bir taraftan üzgün ve sinirli, bu sahneyi seyreder ve söylenenleri dinlerken,
bir yandan da içimde bir isyan duygusu şahlanıyor ve şöyle düşünüyordum:
“O erin bağlı olduğu ulus, bir çok bakımdan soyu temiz olabilirdi. Fakat çavuşun,
yüzbaşının ve benim bağlı olduğumuz ulusun da tarihleri şerefle dolduran
büyük ve soylu bir ulus olduğu da bir an şüphe / kuşku götürmez bir gerçekti.
Türklük hakkındaki o günkü görüş ise, doğrudan doğruya Türk aydınlarının kendi
kendini bilmemesinden ve başka uluslarda şu veya bu sebeple üstünlük var
sayarak, kendini onlardan aşağı görüp nefsine / kendisine olan güveni
yitirmesindendir. Artık bu yanlış görüşe son vermek, Türklüğümüzü bütün
soyluluğu ile tanımak ve tanıtmak gerekmektedir”
dedim ve o andan beri inandığım bu gerçeğe bütün Türklerin inanmasını,
bununla övünüp kendine güvenmesini ülkü bildim.’’
1931 (Faik Reşit Unat, Ne Mutlu Türküm Diyene, Türk Dili Dergisi, Sayı: 146, Kasım 1963, s. 77-78)
( Faik Reşit Unat : 3.4.1899 / 8.4.1964 Öğretmen, tarihçi, coğrafyacı, yazar ve bürokrattır.)
—————–
TÜRKÇÜLÜK :
—————–
‘’ Türkçülük öyle şerefli bir bayraktır ki . Onu vatanın her köşesinde durmadan
dalgalandırmak her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir / görevdir.’’
…
Türkler, bir imparatorluk kurarak yayılıp genişledikçe milli bir devlet olmaktan
çıktılar. Çeşitli ırkları dinleri dilleri bir araya toplaması, onun milliyetçi ruhunu
öldürdü.
Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan zihniyet / anlayış ; ne yazık
ki kendi içimize de girmiştir. Her şeyden önce millete, tarihini, asil bir köke sahip
bulunduğunu, bütün dünyaya uygarlıklarının beşiği olan bir kavmin / toplumun
çocukları olduğunu öğretmek gerekir.
Milleti Taasubun / gericiliğin pençesinden kurtarıp onun milliyetçilik vasfını /
karakterini uyandırmalı, Ona Türkçülük imanını aşılamalıyız.’’
ATATÜRK (Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.51)
( Muvaffak İhsan Garan : 1911 / 1985 dekoratörlük, afiş ressamı , gazeteci yazar )
—
‘’ Osmanlı siyaseti yerine yeni bir siyaset çıktı. O siyaset, milli siyaset,
TÜRKÇÜLÜK siyasetidir.’’
(Mehmet Önder, Atatürk’ün Yurt Gezileri, s:233 – Prof. Dr. Afet İnan, M. Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, s:43)
( Mehmet Önder : 1926 / 2004 Sanat tarihçisi, halkbilimci.)
—
“ TÜRK VE TÜRKÇÜLÜK ALEYHİNDE / KARŞISINDA BULUNANLARI EZECEĞİZ ! ”
Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Dün Reisicumhur Gazi Paşa Hazretleri Türk Ocakları Umumi / genel Kongresine iştirak eden murahhasları / katılan delegeleri Çankaya’da huzurlarına kabul buyurarak hepsiyle ayrı ayrı konuşmuşlardır.
Gazi Paşa murahhaslara beyanlarında / konuşmasında ;
“ Şark / doğu , Türk Ocaklarına istinat etmemenin / dayanmamanın cezasını
çekti. İstinatgahımız / dayanacağımız – güveneceğimiz yer Türk Ocakları ve
milliyetperverlerdir / vatanseverlerdir.
Türk ve Türkçülük aleyhinde bulunanları ezeceğiz! ” demişlerdir.
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk / Yanık Yurd Gazetesi / 28 Nisan 1925
—-
Türk Ocakları hakkında :
——————————-
‘’ Bu gibi toplumsal ocaklar hep batı memleketlerinde yoğunlaşmıştır. Şimdi
doğu, bu boşluğun cezasını çekmektedir. Türk Cumhuriyeti’nin devrimi ocaklara
dayanmaktadır.’’
1925 (Atatürk’ün S.D.V, s.35)
—
30 Ağustos Zaferi’ni telgrafla kutlayan İstanbul Türk Ocağı Genel Sekreteri’ne verdiği cevap:
‘’ Yeni Türkiye’nin dayanağı olan millet ve milliyet fikrinin / düşüncesinin
gelişmesi için yıllarca başarı ile telkinler ve yayınlarda bulunmuş olan Türk
Ocağı’nın, Milli Zafer nedeniyle gönderdiği tebriklere / kutlamalara teşekkür
eder ve özel temennilerine / isteklerine katılırım.’’
1922 (Atatürk’ün T.T.B.TV, s.480)
—
Türk Ocakları’nı, Cumhuriyet Halk Partisi ile birleştirme kararı hakkındaki demecinden:
‘’ Kuruluş tarihinden beri bilimsel alanda halkçılık ve milliyetçilik ilkelerini
yaymaya ve duyurmaya bağlılıkla ve imanla çalışan ve bu yolda memnunluğu
gerektiren hizmetleri geçmiş olan Türk Ocakları’nın, aynı esasları siyasal alanda
ve uygulama alanında gerçekleştiren partimle bütün anlamıyla birlik olarak
çalışmalarını uygun gördüm. Bu kararım ise, milli kuruluş hakkında duyduğum
güvenin ifadesidir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda
birleşmelidir.’’
1931 (Atatürk’ün S.D.3, s.90)
———————————
Milli birlik ve beraberlik :
———————————
‘’ Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve
çalışkanlık duygu ve yeteneklerinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurt
erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini derhal ortaya
koymaya karar vermiş olmak, bir ulusun en yenilmez silahı ve korunma
aracıdır.
Bu sebeple, Türk ulusunun yönetiminde ve korunmasında ulusal birlik, ulusal
duygu, ulusal kültür en yüksekte göz diktiğimiz ülküdür.
Yüksek ve devrimci bir kültür düzeyine varmak için, önümüzdeki yıllarda daha çok emek vereceğiz.
Pozitif bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir / düşünce
eğitiminde yeteneği artmış ve yükselmiş olan erdemli, güçlü bir kuşak
yetiştirmek, ana siyasamızın / siyasetimizin açık dileğidir. ‘’
1935 (Atatürk’ün T.T.B.TV, s. 573)
—
‘’ Ulusun, içerde birliğinin hem belli, hem denenmiş olması, gelecek için en
büyük güvençtir. ‘’
1934 (Atatürk’ün S.D.I, s. 364)
—
‘’ Bugünkü Türk milleti siyasal ve sosyal topluluğu içinde kendilerine Kürtlük fikri
/ düşüncesi , Çerkeslik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda /
yaymaca edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır.
Fakat geçmişin istibdat / baskı dönemleri ürünü olan bu yanlış adlandırmalar,
birkaç, düşman aleti gerici, beyinsizden başka hiçbir millet bireyi üzerinde
üzüntüden başka bir etki yapmamıştır.
Çünkü bu millet bireyleri de bütün Türk topluluğu gibi aynı ortak geçmişe,
tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar.
Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlar, yazgı ve talihlerini
Türk milletine vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle,
yabancı gözüyle bakılmak, uygar Türk milletinin soylu ahlakından beklenebilir
mi ? ’’
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazılar, s. 376 – 378)
—
‘’ Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı,
hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin / özün – mayanın damarlarıdır.’’
1932 (Cumhuriyet gazetesi, 5.10.1932; Kadri Kemal Kop, Atatürk Diyarbakır’da, s. 4)
————————
Milli benlik / yapı :
————————
‘’ Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, evvela / önce bizim kendi
benliğimize / yapımıza ve milliyetimize bu saygıyı hissen / duygusal ,fikren /
düşüncesel , fiilen / işlem olarak , bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim.
Bilelim ki, milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.’’
1923 (Atatürk’ün S.D. 11, s. 143)
—
‘’ Şimdiye kadar pek çok milletler birçok darbelerle karşılaşmışlardır. Bu
darbelerin sonucu iki manzara gösterir.
Birincisi bu darbeler bir milletin benliğini, varlığını yok eder.
İkincisi bu darbeler mevcut / var olan şekli yıksa bile esas unsuru ortadan
kaldıramaz.
Bu gibi darbelerle karşılaşan bir memlekette ikinci sonucun oluşması için o
memleketin dayandığı milletin çok kuvvetli olması gerekir.
İşte Türk milleti böyledir.
Türk milleti karşılaştığı darbeler karşısında varlığını korumuştur.
Gerçi dışarıdan gelen bu darbelerin sonuncusu Osmanlı Devleti’ni yıktı fakat
esas unsuru olan Türk milletini ortadan kaldıramadı.
Türk milleti varlığını devam ettirebilmenin ne gibi sebep ve şartlara bağlı
olduğunu takdir ederek / öngörerek onları hazırladı ve yeni bir devlet
oluşturdu. ‘’
1923 (Atatürk’ün S.D.1I, s.93)
————————————
Milli varlığın savunulması :
————————————
Milli varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım.
Böylelerine karşı bir Türk şairinin dediği gibi:
(Karşı duvardaki levhayı işaret ederek)
Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi ! diyelim.
Düşmanlarımıza bu gerçeği ifade ettiğimiz gün,inancımıza, ülkümüze,
geleceğimize yan bakan her bireyi düşman saydığımız gün, milli benliğe
uzanacak her eli şiddetle kırdığımız, milletin önüne dikilecek her engeli derhal
devirdiğimiz gün, gerçek kurtuluşa erişeceğiz.
Ve sizler gibi aydın, kararlı, imanlı gençler sayesinde bu kurtuluşa ulaşacağımıza
inanabiliriz.’’
1923 (Atatürk’ün S.D.I1, s. 143)
—
‘’ Felaketler / yıkımlar , elemler / üzüntüler , mağlubiyetler / yenilgiler , milletler
üzerinde birtakım etkenlerin oluşmasına sebep olur.
Bu etkenlerin başlıcası, öyle kara günlerinden sonra milletlerin uyanması,
ağırbaşlılığını kazanması ve kendi benliğini duymasıdır.
Uzun yüzyılların elemli / üzüntülü – sıkıntılı sonuçları, nihayet / sonunda bizim
milletimizde de bu duyguları doğurdu.
Milletleri yükselten bu özelliklere bir etken daha ilave edelim / ekleyelim :
İntikam hissi …
Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalı.
Bu alelade bir intikam değil, yaşamına, yükselmesine, refahına / rahatlığına –
gelişimine düşman olanların zararlarını yok etmeye yönelen bir intikamdır.
Bütün dünya bilmeli ki, karşımızda böyle bir düşman oldukça onu affetmek
elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düşmana merhamet / acımak , acizlik
/zayıflıktır. Bu, insaniyet göstermek değil, insanlık özelliğinin yok oluşunu ilan
etmektir.’’
1923 (Atatürk’ün s.D. 11, s. 117)
—
‘’ Yalnız mitingler ve benzeri gösteriler, büyük amaçları hiçbir zaman
Kurtaramaz ve ancak milletin bağrından gerçek olarak doğan ortak güce
dayanırsa kurtarıcı olur.’’
1919 (Reşit Paşa’nın Hatıraları, s. 21)
—
‘’ Geçmişin kararsız, çürümüş düşünüş biçimi ölmüştür.
Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkını, değerini, şerefini tanıtacak güce
sahiptir.
Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar.
Onurunun bir zerresine / en küçük parçasına , vatanının bir avuç toprağına
olacak saldırının bütün varlığına vurulmuş darbe / vuruş olacağını artık Türk
milletinin fark etmediğini sanmak, hatadır.’’
1924 (Atatürk’ün S.D.V, s. 34)
—
‘’ Gelecekte, millet yaşamını tehdit edecek / gözdağı verecek tehlikelere
düşmemek için, ona göre şimdiden hazırlanmak ve çalışmak,vatanını seven
bütün millet bireylerinin borcudur.
Gerçekten, vatanımıza ve bağımsızlığımıza göz dikenlere yalnız askerlikçe üstün
gelmek yeterli değildir. Memleketimiz hakkında istila emelleri / zorla ele
geçirme isteklerini besleyecek olanların her türlü ümitlerini kıracak şekilde
siyaset, yönetim ve ekonomi bakımlarından kuvvetli olmak gerekir.’’
1922 (Atatürk’ün S.D.2, s. 46)Milli varlığın temeli.
—
‘’ Yıllar geçtikçe, milli ülkü / ilke verimleri, güvenle çalışmada ,ilerleme
hevesinde / isteğinde , milli birlik ve milli irade / bilinç şeklinde, daha iyi gözlere
çarpmaktadır. Bu, bizim için çok önemlidir çünkü biz esasen milli varlığın
temelini, milli bilinçte ve milli birlikte görmekteyiz. ‘’
1936 (Atatürk’ün S.D.I, s. 372)
—
‘’ Milli parola Türk milletine, Türk Cumhuriyeti Devleti’ne karşı yapmağa
mecbur / zorunlu olduğumuz ödevler bitmemiştir ve bitmeyecektir.
Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerin çocuklarına, kendinden
sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır:
” Benim Türk milletine, Türk toplumuna, Türklüğün geleceğine ait ödevlerim
bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız.
Siz de sizden sonrakilere benim sözü mü tekrar ediniz.”
Bu sözler bir bireyin değil, bir Türk ulusu duygusunun ifadesidir / söylemidir.
Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere arasız tekrar etmekle son
nefesini verecektir.
Her Türk bireyinin son nefesi, Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceğini, onun
ölümsüz olduğunu göstermelidir.
Yüksel Türk !
Senin için yüksekliğin sınırı yoktur.
İşte, parola budur! ‘’
1935 (Ulus gazetesi, 12.12.1935)Milli ülkü / ilke .
—
‘’ Türk milleti !
Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız.
Bugün, Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir bireyi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en
derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım !
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık.
Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan
Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber
olarak kararlı bir şekilde yürümesine borçluyuz.
Fakat yaptıklarımızı asla yeterli göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler
yapmak zorunluğunda ve kararındayız.
Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar memleketleri düzeyine
çıkaracağız.
Milletimizi en geniş refah / rahatlık ve gelişme araç ve kaynaklarına sahip
kılacağız.
Milli kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız.
Bunun için bizce zaman ölçüsü, geçmiş yüzyılların gevşetici düşünüş biçimine
göre değil, yüzyılımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir.
Geçen zamana oranla daha çok çalışacağız.
Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da başarılı olacağımıza
şüphem yoktur.
Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir.
Türk milleti çalışkandır.
Türk milleti zekidir.
Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.
Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda elinde
ve kafasında tuttuğu meşale / aydınlatıcı pozitif bilimdir.
Şunu da önemle belirtmeliyim ki ;
Yüksek bir insan topluluğu olan Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel
sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını,
doğuştan zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik
duygusunu arasız ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek milli
ülkümüzdür / ilkemizdir.
Türk milletine çok yaraşan bu ülkü / ilke , onu bütün insanlığa gerçek huzurun
temini / sağlanması yolunda kendine düşen uygar görevi yapmakta başarılı
kılacaktır.
Büyük Türk milleti !
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden / sözü veren çok sözlerimi
işittin.
Bahtiyarım ki / mutluyum ki , bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki
itimadını / güvenini sarsacak bir isabetsizliğe / yanılmazlığa uğramadım.
Bugün aynı inan ve kesinlikle söylüyorum ki, milli ülküye / ilkeye tam bir
bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün uygar
alem / dünya az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki !
Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar yeteneği, bundan
sonraki gelişimiyle geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi
doğacaktır.
Türk milleti !
Sonsuza akıp giden her on yılda bu büyük millet bayramını daha büyük
şereflerle / onurlarla , mutluluklarla huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden
dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene ! ‘’
1933 (Hakimiyeti Milliye / Milli egemenlik gazetesi, 30.10.1933; Atatürk’ün S.D.2, s. 272)
—
‘’ Ey Türk milleti !
Sen yalnız kahramanlık ve savaşkanlıkta değil, fikirde / düşüncede ve uygarlıkta
da insanlığın şerefisin / onurusun . Tarih, kurduğun uygarlıkların övgüleriyle
doludur. Varlığına kasteden / var olmamanı amaçlayan siyasi ve toplumsal
etkenler birkaç yüzyıldır yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da, on
bin yıllık fikir / düşünce ve kültür mirası / bırakıtı , ruhunda eskimemiş ve
tükenmez bir güç halinde yaşıyor.
Belleğinde binlerce ve binlerce yılın anısını taşıyan tarih, uygarlık safında layık
Olduğun yeri sana parmağıyla gösteriyor.
Oraya yürü ve yüksel !
Bu, senin için hem bir hak, hem de bir görevdir! ‘’
(Türk Tarihinin Ana Hatları, Methal Kısmı, 1931, s. 74)
—————————————-
Türk milletinin dinamik ülküsü
/ etkin – canlı ilkesi :
—————————————-
‘’ Büyük davamız, en uygar ve en bolluğa / berekete , rahata kavuşmuş millet
olarak varlığımızı yükseltmektir.
Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde temelli bir devrim yapmış olan
büyük Türk milletinin dinamik ülküsüdür / etkin – canlı ilkesidir.
Bu ülküyü / ilkeyi , en kısa bir zamanda başarmak için, fikir / düşünce ve
hareketi beraber yürütmek zorunluğundayız.
Bu girişimde basan, ancak, düzenli bir planla ve en akılcı şekilde çalışmakla
mümkün olabilir / oluşur.
Bu sebeple okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, memleketin
büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği teknik elemanları
yetiştirmek, memleket davalarının ideolojisini / ilkelerini anlayacak, anlatacak,
kuşaktan kuşağa yaşatacak birey ve kurumları yaratmak , işte bu önemli ilkeleri
en kısa zamanda sağlamak, Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerine aldığı büyük ve
ağır zorunluklardır.
İşaret ettiğim ilkeleri, Türk gençliğinin kafasında ve Türk milletinin bilincinde
daima canlı bir halde tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen
başlıca görevdir. ‘’
1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 386)
—
Milli amaç ve çalışmak :
——————————
‘’ Milli hedef belli olmuştur.
Ona kavuşacak yolları bulmak güç değildir. Önemli olan, çetin olan, o yollar
üzerinde çalışmaktır.
Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz / gereksinimimiz yok , yalnız tek bir şeye
çok gereksinmemiz vardır:
Çalışkan olmak !
Toplumsal hastalıklarımızı incelersek temel olarak bundan başka, bundan
önemli bir hastalık bulamayız, hastalık budur.
O halde ilk işimiz, bu hastalığı esaslı şekilde tedavi etmektir.
Milleti çalışkan yapmaktır. Servet / zenginlik ve onun doğal sonucu
olan bolluk, rahatlık ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır. ‘’
1923 (Atatürk’ün S.D.2, s. 59)
—
Büyük, kutsal hedefler, erişilemeyecek hedeflerdir. Bu sebeple herhangi bir
hedefe erişmekle yetinmeyeceğiz. Sürekli olarak daha ilerisine varmak için
çalışacağız.
1925 (Atatürk’ün S.D. 2, s. 223)
—-
‘’ Bugün milletçe hedefimiz, en uygar milletlerin gelişme düzeyine ulaşmak,
hatta bu düzeyi aşmaktır. Bu asla imkânsız değildir. Türk’ün zekâsı, Türk’ün
doğuştan nitelikleri buna elverişlidir. Yeter ki Türk milleti hedefini iyice seçsin ve
bu hedefe varmaya kesin karar versin! ‘’
1932 (Adile Ayda, Cumhuriyet gazetesi, 10. 11. 1963, s.4)
—-
‘’ Yüzyılın bize verdiği dersten, milletimizin gereği kadar uyandığını görüyorum.
Milletimizin özel nitelikleri, her işimizde başarımızın kefilidir. Başarımız,
şüphesiz birlikte olacaktır. Eğer millet ortak amaca hep beraber çalışarak
yürürse, kesinlikle başaracaktır. îşte bunları düşünerek gelecekteki
çalışmamızda da başarılı olacağına inanıyorum.
1923 (Atatürk’ün S.D.2, s. 99)
‘’ Milli ülküye tam bir iman ve onun gereklerini duraksama göstermeksizin
yerine getirmenin sonucu, elbette başarıdır.’’
1931 (Atatürk’ün S.D.I, s. 353)
—-
18.7.1936 gecesi Atatürk tarafından yazdırılmıştır :
Türk çocuklarının payına düşen, her başarılı atılımdan hep sevinç veren sonuçlar
almaktır. Türk çocukları! Yürüdünüz, yürüyorsunuz, yürüyünüz! Yaptığınız
atılımlar sizi yüksek ülküye ulaştırmak üzeredir. Durmayın, yürüyün! Mutluluk,
bolluk, rahatlık, sevinç ve hepsinden sonra dünyaya karşı yüksek bir gurur seni
bekliyor.
Türk çocukları !
Son sözümün son kelimesine dikkat !
Gurur, büyüklük, sende zaten vardır bunu gösterme !
Onu, kendi yüksek enerjinin harimine sakla !
Gerekirse, büyük alçakgönüllülüğünü göster. Fakat gene gerektikçe, göster ezici
yumruğunu!
İşte, bu niteliklerinle kanıtlayabilirsin ne olduğunu !
Benim bugünkü ve yarınki Türk çocukluğundan beklediğim yaradılışından gelen
özellik, bu şekilde belirmelidir.
1936 (Cevat Abbas Gürer, Cumhuriyet gazetesi, 10. 11. 1941)
—-
Atatürk tarafından yazdırılmıştır :
Türkiye Cumhuriyeti’nin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan
çocuklarına sesleniyorum:
Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde / düşüncede , tarihte bu,
böyleydi.
Eğer bugün, Batı en sonunda teknikte bir yükselme gösteriyorsa, ey Türk
çocuğu, o suç da senin değil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin /
aldırmazlığının bir sonucudur.
Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin, malum / biliniyor !
Fakat zekanı unut, daima çalışkan ol !
1936 (Cevat Abbas Gürer, Cumhuriyet gazetesi, 10.11.1941)
—-
‘’ Türk çocuklarının yüksek yeteneğine inancım tamdır.’’
1933 (Hakimiyeti Milliye gazetesi, 3. 11. 1933)
——————–
Milli ülkü / ilke
düşmanları:
——————–
Ülkümüzü / ilkemizi açıkça ifade etmeliyiz. Onu imanla duymalı ve onu hiç
yılmadan izlemeliyiz. Kişisel çıkarlarımızdan,insanı küçülten emellerimizden
sıyrılmayı, ancak böyle canlı ve alevli ülkü sayesinde başaracağız.
Fakat bütün iyi niyete, gösterilen bütün yılmazlığa, kararlılık ve dayanıklılığa,
meydana getirilen bütün birlik ve beraberliğe rağmen,yine en güzel, en şaşmaz,
en doğru düşünüş biçimlerini ve ülküleri bozmaya çalışacak insanlara tesadüf
edilecektir / raslanacaktır.
Öylelerine karşı, bütün millet bireyleri çok sert karşılık vermelidir.
Hepimiz için öylelerine karşı ezici bir birlik kitlesi şeklinde belirmemiz, en gerekli
bir vicdani zorunluktur. Zira bu hususta bozgunculuk yapacak insanlara hoşgörü
ile davranmak, değer vermek, eğitim işareti değil, belki bir milletin
mutluluğuna, şerefine, namusuna göz dikmiş insanlara göz yummadır ki, hiçbir
zaman, hiçbir birey buna izin veremez. Hiç kimse buna izin vermek hakkına
sahip değildir Ve Sizde olmamalısınız.
1923 (Atatürk’ün S.D./I, s. 142)
——————
Milliyet ilkesi :
——————
Bir milletin, diğer milletlere oranla doğal veya kazanılmış özel karakterler sahibi
olması, diğer milletlerden farklı bir yapı oluşturması, ekseriya onlardan ayrı
olarak onlara paralel ilerleme ve gelişmeye çalışması niteliğine milliyet ilkesi
denir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 24, 379-380)
——————–
Milliyet ilkesinin
gücü / kuvveti
———————
Biz, milliyet fikirlerini / düşüncelerini uygulamada çok gecikmiş ve çok ilgisizlik
göstermiş bir milletiz.
Bunun zararlarını fazla çalışma ile gidermeye çalışmalıyız.
Bilirsiniz ki, milliyet kuramını, milliyet ülküsünü çözüp dağıtmaya çalışan
kuramların dünya üzerinde uygulanma yeteneği bulunamamıştır.
Çünkü tarih, olaylar ve gözlemler insanlar ve milletler arasında, hep milliyetin
egemen olduğunu göstermiştir ve milliyet ilkesi aleyhindeki büyük ölçüde
gerçek denemelere rağmen yine milliyet duygusunun öldürülemediği ve yine
kuvvetle yaşadığı görülmektedir.
1923 (Atatürk’ün S.D / sözleri ve demeçleri .2, 142-43)
—-
Milletimiz en yüksek uygarlaşma derecesinde, en parlak gelişme basamağında,
en şanlı ve kuvvetli döneminde iken,diğer birtakım milletler, ancak milletimizin
darbeleri / vuruşları karşısında kendi benliklerini bularak o darbeleri
geçirdikten sonra bugünkü durumlarına gelmiştir. Biz ise onlardaki uyanışa
karşı, çok derin dalgınlıklar içinde kendini bırakıp gelmişizdir.
1923 (Atatürk’ün S.D. , s. 138)
—
Çağdaş olan milliyet kuralı, uluslararası yaygınlaşmıştır.Biz de Türklüğümüzü korumak için, son derece özen göstereceğiz.
1930 (Atatürklün S.D.3, s.89)
————————————
Türk milliyetçiliğinin tanımı:
————————————
Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda, milletlerarası ilişki ve
yakınlaşmalarda, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla uyum içinde
yürümekle beraber, Türk toplumunun kendine özgü karakterlerini ve başlı
başına bağımsız kimliğini saklı tutmaktır.
1930 (Afetinan, T.T.K. Belleten, Cilt: XXXII, No: 128, 1968, s. 557)
——————————-
Milliyetçilik ve milli sınır:
——————————
Memleketin, fikri / düşünce ve ekonomik gelişmeye, yüksek ilerleme alanı
olmasına çalışmak ülkümüzdür. Fakat bu gelişmenin, uygar ve millî sınır dışında
seyretmesini ilkelerimize uygun bulamayız.
1929 (Ayın Tarihi, Sayı: 68, 1929, s. 5024)
——————————————
Türk Milliyetçiliği ve Cumhuriyet:
——————————————
Biz doğrudan doğruya milliyetçiyiz ve Türk milliyetçisiyiz; Cumhuriyetimizin
dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun bireyleri ne kadar Türk kültürüyle
dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
1926 (Atatürk’ün S.D.V, s. 114)
———————–
Milliyetçilik ve dil:
———————–
Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir.
Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve kesinlikle Türkçe
konuşmalıdır.
Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia
ederse buna inanmak doğru olmaz.
1931 (Vakit gazetesi, 19.2.1931; Taha Toros,Atatürk’ün Adana Seyahatleri, s. 39)
Türk milletinin milli dili ve milli benliği, bütün yaşamında egemen ve esas kalacaklar.
1933 (Hakimiyeti Milliye gazetesi, 7.2.1933)
————————————
Milli duygu ve insani duygu:
————————————
Türk milleti, milli duyguyu dini duyguyla değil, fakat insani duyguyla yan yana
düşünmekten zevk alır.
Vicdanında milli duygunun yanında insani duygunun şerefli yerini daima
korumakla övünür.
Çünkü Türk milleti bilir ki, bugün uygarlığın yolunda bağımsız ve fakat
kendileriyle paralel yürüdüğü bütün uygar milletlerle karşılıklı insani ve uygar
ilişki, elbette gelişmemize devam için gereklidir ve yine bilinir ki Türk milleti, her
uygar millet gibi, geçmişin bütün dönemlerinde buluşlarıyla, yaratılarıyla
uygarlık âlemine hizmet etmiş insanların, milletlerin değerini takdir eder /
beğenir – kabul eder ve anılarını saygıyla korur. Türk milleti, insanlık aleminin
samimi / içten bir ailesidir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazılan, s. 369-370)
—-
Gerçi bize milliyetçi derler.
Fakat biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere saygı
gösterir ve uyarız. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız.
Bizim milliyetçiliğimiz, herhalde bencil ve gururlu bir milliyetçilik değildir.
1920 (Atatürk’ün S.D.I, s. 98)
—-
Türk milleti : Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M .K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 351)
—-
Türkler demokrat, özgür ve sorumlu vatandaşlardır. Türk Cumhuriyeti’nin
kurucuları ve sahipleri, bizzat kendileridir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M. K. Atatürk’ün El Yazılan, s. 465)
—-
Türk milletini yapan insanların tarihleri birdir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün el Yazıları, s.357)
—-
Türk milletinin kuruluşundaki gerçekler Türk milletinin kuruluşunda etkili olduğu görülen doğal ve tarihi gerçekler şunlardır:
a) Siyasi varlıkta birlik
b) Dil birliği
c) Yurt birliği
d) Irk ve köken birliği
e) Tarihi yakınlık
f) Ahlaki yakınlıktır.
Türk milletinin oluşmasında var olan bu şartlar, diğer milletlerde hepsi birden
yok gibidir. Daha umumi / genel bir tarif / tanımlama yapabilmek için diyelim
ki ;
Bir topluma millet diyebilmek için bu şartlar, aynı zamanda bütün olarak veya
kısmen, birarada bulunmak gerekir. Bütün milletler tamamen aynı şartlar
altında oluşmamış olduklarına göre Türk milletinde yaptığımız gibi, diğer bir
millet ayrı olarak incelenmedikçe, milliyet fikrini / düşüncesini umumi – genel ve bilimsel olarak tarif etmek / tanımlama yapmak zordur .
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk’ün El Yazıları, s. 371 – 372)
—-
Türk vatanı Türk milleti, Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak
üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayrılmış, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta
yaşar.
Onun adına TÜRKELİ , TÜRK VATANI derler.
Türk yurdu daha çok büyüktü. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e
yurtluk etmemiş bir kıt’a yoktur. Bütün dünyada, Asya, Avrupa, Afrika Türk
Atalarına yurt olmuştur.
Bu gerçekler eski ve özellikle yeni tarih belgeleri ile bellidir.
Fakat bugünkü Türk milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur.
Çünkü derin ve şanlı geçmişin, büyük, kudretli / yapabilme kuvveti Atalarının
kutsal miraslarının / bırakıtlarının bu yurtta da korunabileceğinden, o mirasları
kadar olduğundan çok fazla zenginleştirebileceğinden emindir.
Vatanımız, Türk milletinin eski ve yüksek tarihi ve topraklarının derinliklerinde
varlıklarını koruyan eserleri ile yaşadığı bugünkü siyasal sınırlarımız içindeki
yurttur. Vatan, hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir kütledir.
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 19)
—-
Vatanın her parçası, ayrıcasız, Türk tarihinin maddi ve kesin dayanaklarıdır.
1924 (Raşit Metel, Atatürk ve Donanma, s. 87)
—————–
Vatan sevdası
—————–
Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri, düşmanların lanetlenmeyi
gerektiren tutkularına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.
1921 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s. 411)
—-
Gerektiği zaman vatan için bir tek birey gibi tek istek ve karar ile çalışmasını
bilen bir millet, elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir.
1927 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s.536)
—————-
Yurt toprağı :
—————-
Yurt toprağı !
Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz.
Fakat sen, Türk milletini ebedi hayatta yaşatmak için verimli kalacaksın.
Türk toprağı !
Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin.
Türk milleti için yaratıcılığını göster.
1930 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 295)
————————–
Millî anıların değeri :
————————–
Millet için ve milletçe yapıların işlerin anısı, her türlü anıların üstünde
tutulmazsa milli tarih kavramının değerini takdir etmek / beğenmek – kabul etmek olası değildir.
1931 (Atatürk’ün S.D.l, s. 353)
——————
Milli karakter:
——————
Milli karakteri derin tarihimizin ilham / esin ettiği yüksek derecelere çıkarmak,
heyecanla izlediğimiz büyük emellerimizdendir.
1931 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s. 551)
—————–
Milli ahlak ve
Milli duygu :
—————–
( Ahlak : Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları . İyi nitelikler ve güzel karakter. )
‘’ Milletin toplumsal düzen ve huzuru, bugün ve gelecekte refahı / gelişimdeki
rahatlığı , mutluluğu, güvenliği ve dokunulmazlığı, uygarlıkta ilerleme ve
yükselmesi için insanlardan, her hususta / konuda ilgi, gayret / çaba , nefsin
özverisini ve gerektiği zaman seve seve nefsinin fedasını / özverisini isteyen,
milli ahlaktır.
Mükemmel / eksiksiz – üst seviyedeki bir millette, milli ahlak gerekleri, o millet
bireyleri tarafından düşünülmeksizin vicdani , hissi / duygusal bir güdü ile
yapılır.
En büyük milli duygu, milli heyecan, işte budur.
Millet analarının, millet babalarının, millet öğretmenlerinin ve millet
büyüklerinin evde, okulda, orduda, fabrikada, her yerde ve her işte millet
çocuklarına, milletin her bireyine bırakmaksızın ve sürekli olarak verecekleri
milli eğitimin amacı, işte bu yüksek milli duyguyu sağlamlaştırmak olmalıdır.
Ahlakın milli, toplumsal olduğunu söylemek ve ortak vicdanın bir ifadesidir demek , aynı zamanda ahlakın kutsal sıfatını da tanımaktır.
Ahlak kutsaldır çünkü, aynı değerde eşi yoktur ve başka hiçbir çeşit değerle
ölçülemez.’’
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk’ün El Yazıları, s. 361-362)
—-
‘’ Milli ahlakımız, uygar esaslarla ve özgür fikirlerle / düşünceler ile beslenmeli
ve sağlamlaştırılmalıdır. Bu, çok önemlidir; özellikle dikkatinizi çekerim.
Korkutma esasına dayanan ahlak, bir erdem olmadıktan başka güvene de layık
değildir.’’
1924 (M.E.İ.S.D. 1, s. 19)
—-
‘’ Türklerin aşağı yukarı hep ahlakları birbirine benzer. Bu yüksek ahlak, hiçbir
milletin ahlakına benzemez. Ahlakın millet oluşmasında yeri çok büyüktür,
önemlidir.’’
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk’ün El Yazıları, s. 358)
—-
‘’ Büyüklere saygı iyi bir ahlaktır . ‘’
1919 (Atatürk’ün S.D.II, s.2)Milletlerin özellikleri
—-
‘’ Her milletin kendine özgü gelenekleri, kendine özgü adetleri, kendine göre
milli özellikleri vardır. Hiçbir millet ,aynen diğer bir milletin taklitçisi
olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne
kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu şüphesiz ki acıdır.’’
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 150)
—-
‘’ Bir milletin mutluluk saydığı şey, diğer bir millet için felaket / yıkım olabilir.
O halde bir millet, kendine göre mutluluk sayacağı bir şeye erişebilmek için
başvurduğu gerek ve araçlar, kendi ruhundan çıkarsa o zaman amaca varabilir.’’
1921 (Atatürk’ün S.D.l, s. 198)
—————————-
Dış Türkler hakkında :
—————————-
‘’ Siyasal varlığımızın dışında, başka ellerde, başka siyasal topluluklarla,
isteyerek veya istemeyerek yazgı birliği yapmış, bizimle dil, ırk, köken birliğine
sahip ve hatta yakın uzak tarih ve ahlâk yakınlığı görülen Türk toplulukları
vardır.
Tarihin bir hadisesinin / olayının sonucu olan bu hal / durum , Türk milleti için
elim / üzüntü veren bir anıdır fakat Türk milletinin tarihsel ve bilimsel
oluşmasındaki köklülüğü, dayanışmayı asla bozamaz.’’
1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk’ün El Yazıları, s. 23; 375-376)
—
‘’ Türk milleti Kurtuluş Savaşı’ndan beri, hatta bu savaşa atılırken bile mahkum /
esir milletlerin özgürlük ve bağımsızlık davalarıyla ilgilenmeyi, o davalara yardım
etmeyi benimsemiştir.
Böyle olunca kendi soydaşlarının özgürlük ve bağımsızlıklarına kayıtsız
davranması elbette uygun görülemez. Fakat milliyet davası, bilinçsiz ve ölçüsüz
bir dava şeklinde düşünülmemeli ve savunulmamalıdır.
Milliyet davası, siyasi bir mücadele / uğraş konusu olmadan önce, bilinçli bir
ülkü / ilke sorunudur.
Bilinçli ülkü demek pozitif bilime, bilimsel yöntemlere dayandırılmış bir hedef ve amaç demektir.
O halde propagandalarda olumlu yöntemlere başvurmak şarttır. Hareketlerin
imkan / olanak sınırları ve sıraları kesinlikle hesaba katılmalıdır.
Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür sorunlarıyla ilgilenmelidirler.
Nitekim / bundan dolayı , biz Türklük davasını böyle bir olumlu ölçüde ele almış
bulunuyoruz.
Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk
eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türkleri’nin dil ve
kültürlerini bile ihmal etmiyoruz / geri bırakmıyoruz .’’
(Abdülkadir İnan, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 13, 1963, s. 115)
( Abdülkadir İnan : 29.10.1889 / 26.7.1976 Başkurt halkbilimci )
—-
‘’ Azeri Türklerinin dertleri kendi dertlerimiz ve sevinçleri kendi sevinçlerimiz
gibi olduğu için, onların arzularına / isteklerine kavuşmaları, özgür ve bağımsız
olarak yaşamaları bizi pek fazla sevindirir. ‘’
1921 (Atatürk’ün S.D.II, s.19)
————————————–
Türk milleti ve bolşevik ilkeleri:
—————————————–
14. 8. 1920 günü 1. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu konuşmadan :
‘’ Biz memleket ve milletimizin varlığını ve bağımsızlığını kurtarmak için karar
verdiğimiz zaman kendi görüşlerimize bağlı bulunuyorduk ve kendi kuvvetimize
dayanıyorduk.
Hiçbir kimseden ders almadık, hiç kimsenin kandırıcı vaatlerine / sözlerine
aldanarak işe girişmedik.
Bizim görüşlerimiz, bizim ilkelerimiz herkesçe bilinir ki, bolşevik ilkeleri değildir
ve bolşevik ilkelerini milletimize kabul ettirmek için de şimdiye kadar hiç
düşünmedik ve girişimde bulunmadık.
Bizim inanışımıza göre, milletimizin yaşamının sağlanması ve yükselmesi, kendi
benimseme yeteneğiyle uygun olan görüşlerdir.
Fakat esas bakımından incelenirse bizim görüşlerimiz ki HALKÇILIKTIR –
kuvvetin, kudretin / yapabilme kuvveti , egemenliğin, yönetimin doğrudan
doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır.
Yine şüphe / kuşku yok ki bu, dünyanın en kuvvetli bir esasi bir ilkesidir.’’
1920 (Atatürk’ün S.D.I, s. 97-98)
———————————————-
Türk milletinin yapısı ve komünizm:
———————————————-
Kendi elyazısıyla yazılmış ” Demokrasi’ye Karşıt Çağdaş Akımlar ” başlıklı yazı
dizisinden :
‘’ Bolşevik kuramının Rusya’da uygulanmış şekline bakalım:
Bütün Rus milleti içinden işçi, deniz ve kara kuvvetlerinden ibaret bir azınlık
ekonomik esaslara dayanan, komünist partisi adı altında birleşerek, bir
diktatörlük meydana getirmişlerdir.
Amaçlarında, milli değildirler.
Kişisel özgürlük ve eşitlik tanımazlar.
Halk egemenliğine saygıları yoktur.
İçeride çoğunluğu, zorlama ve baskı ile görüş noktalarına uymaya zorlarlar,
dışarıda propaganda ve ihtilal / devrim örgütü ile, bütün dünya milletlerine
kendi ilkelerini yaymaya çalışırlar.
Halbuki, hükümet kurmaktan amaç, evvela , bireysel özgürlüğün teminidir.
Bolşevik hükümet şeklinde istibdat / baskı niteliği görülmektedir.
Bir toplumu, bir kısım insanların görüşlerinin, zorla, esiri ve düşkünü yaşatmak
şekline, doğal ve uygun bir hükümet sistemi gözüyle bakılamaz.’’
1930 (Afetinan, M.B. ve MK. Atatürk’ün El Yazılan, s. 420 -422)
—-
Türk milletinin yapısı ve komünizm:
Hakimiyeti Milliye / Milli egemenlik gazetesi muhabirine verdiği demeçten:
‘’ Komünizm toplumsal bir sorundur. Memleketimizin hali, memleketimizin
toplumsal şartları, dini ve milli geleneklerinin kuvveti Rusya’daki komünizm’in
bizce uygulanmasına uygun olmadığı görüşünü doğrular bir niteliktedir.
Son zamanlarda memleketimizde komünizm esasları üzerine kurulan partiler de
bu gerçeği deneyimle kavrayarak faaliyetlerini / etkinliklerini durdurma
gereğine inanmışlardır.
Hatta bizzat Rusların düşünürleri bile, bizim için bu gerçeğin meydana
çıkmasına boyun eğmiş bulunuyorlar.’’
1921 (Atatürk’ün S.D. 111, s. 20)
—-
Kendi arzularını kolaylıkla desteklemek isteyen birtakım kimseler hilekarcasına / sahte oyunlarla komünizm ve diğer kuruluşa taraftar olduğumu daima yayıyorlar. Fakat yanlıştır.
1920 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s.351)
—
Bolşeviklerle ilişkimize gelince, biz onlarla bir dostluk antlaşması yaptık.
Başlıca şartlardan biri şu ki, Ruslar memleketimizde propaganga ve kışkırtmalar
yapmayacaklar çünkü Sovyet kuruluşuyla bizim kuruluşumuz arasında esaslı
uyuşmazlık vardır.
1921 (Atatürk’ün S.D.V, s.84)
—-
Petit Parisien muhabirine Bursa’da verdiği demeçten :
Biz ne bolşevikiz, ne de komünist; ne biri, ne diğeri olamayız.
Çünkü, biz milliyetçiyiz ve dinimize saygılıyız.
Özetle, bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümetidir ve dilimizde bu
hükümet, ” HALK HÜKÜMETİ ” diye anılır.
Bu hükümet, doğrudan doğruya milletin arzularını / isteklerini karşılamaya
hizmet eder ve millet ve memleketin yönetimine kendisi sahiptir.
Bu nedenle kendi yazgısını kendisi belirler.
Yönetimsel kuruluşlarımızın hepsinde uygulanacak olan yöntem de budur.
1922 (Atatürk’ün S.D.IU, s. 51-52)
—-
Amerikalı kadın gazeteci Gladys Baker’e verdiği demeçten :
‘’ Türkiye’de bolşeviklik olmayacaktır.
Çünkü Tük hükümetinin ilk amacı, halka özgürlük ve mutluluk vermek,
askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır.’’
1935 (Ayın Tarihi, No: 19, 1935)Yabancı akımlarla mücadele
—-
5.8.1929 gecesi Eskişehir garında Sakarya gazetesi başyazarına verdiği demeçten :
‘’ Türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelen didinmeler, boğulacaklardır.
Türk milleti, kendinin ve memleketin yüksek çıkarları aleyhine / zararına –
karşısında çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin
saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlayamayacak ve onlara hoşgörüyle
davranacak bir topluluk değildir. O, şimdiye kadar olduğu gibi doğru yolu görür.
Onu yolundan saptırmak isteyenler ezilecekler , ortadan kaldırılacaklardır.
Bu hususta köylü, işçi ve özellikle kahraman ordumuz candan beraberdir. Bunda
Kimsenin şüphesi / kuşkusu olmasın! ‘’
1929 (Ayın Tarihi, Cilt: 20, Sayı : 65, s. 4791)
————
Kaynakça
————
https://www.atam.gov.tr/duyurular/uygarlik-ve-cagdaslasma
M.Kemal Atatürk . Nutuk 3 , s. 1183
https://www.academia.edu/37198949
Taha Toros, Atatürk’ün Adana Seyahatleri, s. 23; Atatürk’ün S.D.H, s. 126
Afetinan, Atatürk’ten Hatıralar, 1950, s. 55 – 56
Mahmut Esat Bozkurt, Yakınlarından Hatıralar, 1955, s. 95
Hikmet Bayur’un verdiği vesika), Millet Dergisi,Sayı: 116, 1948, s. 10-11
Asım Us, Hatıra Notları, s. 322
Faik Reşit Unat, Ne Mutlu Türküm Diyene, Türk Dili Dergisi, Sayı: 146, Kasım 1963, s. 77-78
Faik Reşit Unat, Ne Mutlu Türküm Diyene, Türk Dili Dergisi, Sayı: 146, Kasım 1963, s. 77-78 Türklük bilinci .
Ruşen Eşref Onaydın, Atatürk T. ve D.K.H., s. 54
Muvaffak İhsan Garan, Milletlerin Sevgilisi Atatürk, s.51
Abdülkadir İnan, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 13, 1963, s. 115
———-
M.Kemal’in Türk milliyetçiliği / Türkçülük konusundaki sözlerini bir araya
getirmeye çalıştım .
Ek bilgiler koydum ve sadeleştirdim .
Diğer konular ile ilgili sözlerini ayrı başlıklar altında paylaşacağım .
M.Kemal’i doğru anlamak için sözlerini özenle okumalıyız .
İdris Kulaçoğlu . 20.3.2020 . çalışma odam .