TANIMLAR
————–
TOTEM : Klanlarda / birden çok büyük ailenin bir araya gelmesi sonucu oluşan toplumsal birliklerde bir hayvan, bir bitki veya bir cisim birliğin Atası durumunda olup, kutsal sayılır ve adına “ totem ” denir.
( Kelime kuzey Amerika’da yaşayan bir Kızılderili kabilesi dilinden alınmıştır).
Bütün birlik bağlıları o totemden türediklerine inanırlar.
Totemler taştan veya tahta parçalarından yapılır ki , buna “ ŞURİNGA ” adı verilir.
—–
ŞURİNGA : Totemin, taş veya tahtadan yapılma ve üzerine resim çizilerek oluşur.
Totemin kendisi kutsal olduğu gibi , resmi de kutsaldır.
————
* Eski Türklerde totemcilik asla yoktur.
* Damga / tamga vardır.
* Tamga / damga , boylara ait işaretlerdir.
Sahip olunanın kime ait olduğunu belirler.
—
* GÖKBÖRÜ / BÖRÜ / BOZKURT , Tanrısal kutun simgesidir / ongun’udur.
Totem değildir.
—
* Batı insanları , Türklüğün töre ve kültür yapısını bilmedikleri için , kendi bakış açıları ile yorum yapmışlardır .
Bu yorumlama baştan yanlıştır.
—
* Reşid’üd-din, ‘’ Cami ’üt – tevarih / Tarihlerin toplamı ‘’ adlı eserinde (14.asrın ilk çeyreği) 24 Oğuz boyunu sıralarken, her dört boy için bir kuşu
‘’ on- gon / ongun / sembol ‘’ olarak belirtmektedir.
—
Ancak, bütün bunları eski Türklerde totemcilik inancının var olduğuna dair gerçek kanıtlar olarak algılanamaz.
Çünkü, totemcilik sadece bir hayvanı Ata tanımaktan oluşmaz.
Bir inanç sistemi olarak onun sosyal – toplumsal ve hukuki yönleri vardır ki sistemin yaşaması için bu şartların tamam olması gerekir.
—————————————-
TÜRK MİTOLOJİSİNDE KUŞ’LAR
—————————————-
Türk Mitolojisinde kuşlar, bir totem olarak yer almazlar.
24 Oğuz boyu sıralanırken her dört boy için bir kuşun ongon / ongun / simge olarak belirtilmesinde Ön – Türk etkisi vardır.
‘‘ ongon ‘’ sözünün kökü ‘’ ong ‘’ Türkçe ise de, sözcük olarak ‘’ ongon ‘’ Türkçe değildir ve gerçekten de Türk dili belgelerinin hiçbirinde geçmemektedir.
Cami’üt-tevarih’te Oğuz boylarının ongonları olarak gösterilen kuşlar da Moğol / Bin Kol tesirinden önceki devirlerde, aynı Oğuz boyları listesini veren Kaşgarlı Mahmut’un eserinde (burada Reşid’üd-din’deki damgalar aynen var olduğu halde) yoktur.
Burada ongon’un totem anlamı değil arma / sembol anlamı geçerlidir.
Çünkü gerek Reşid’üd-din’in eserinde, gerekse Ebulgazi Bahadır Han’ın Secere-i Terakkime’sinde / Türklerin / Türkmenlerin soykütüğünde ongon olarak belirtilen kuşlar, Oğuz boylarının kaynağı, totemi olarak kabul ettikleri varlıklar değil, yalnızca bir arma olarak benimsedikleri kuşlardır.
Her boyun, kendisinin tanınmasını sağlayacak bir arma / simge olarak bayrağında bulundurduğu kuşu vardır.
Örneklersek ;
—————–
Şunkar : Kayı Boyu
Ügi : Bayat Boyu
Köykenek : Alka Evli Boyu
Göbek Sarı Kuşu : Kara Evli Boyu
Turumtay : Yazır Boyu
Kırgu Kuşu : Yapar Boyu
Kızıl Kaçıgay : Dodurga Boyu
Köçken : Döger Boyu
Cure Laçin : Avşar Boyu
Sarıca : Kızık Boyu
Bahri : Beg Dili Boyu
Su Bürkütü : Karkın Boyu
Ala Toğanak : Becene Boyu
Buğdayık : Çavuldur Boyu
Humay : Çepni Boyu
Bürküt : Salur Boyu
Encari : Eymür Boyu
Yagılbay : Bügdüz Boyu
Toygun : Yıva Boyu
Cure Doğan : Kınık Boyu
ongonu / arması / simgesi / sembolü olarak belirtilmiştir.
—–
* Çin kaynaklarına göre içlerinde Türkler de bulunan Kuzeyli konar – göçerlerin bayraklarında yırtıcı kuş, ayı, kaplan gibi motifler / ögelerde görülüyordu.
Bir totem olmasa da bir ‘‘ DOĞAN ‘’ ın Kırgızlardan bir kabilenin türemesini sağladığına dair efsane vardır.
Bu efsaneye göre ;
“ Kırgız kabilelerinden birinin bir Atası ve bu Atanın da üç karısı varmış.
Bu üç kadından en küçüğü gece uyurken bir rüya görmüş. Çadıra bir avcı Doğan gelmiş ve yatağının etrafında uçarak dolaşmış. Sonunda kadın gebe kalmış. Bu Kırgız kabilesini idare eden reislerin hepsi de bu küçük kadının soyundan gelirlermiş.”
—–
* Yaratılış destanlarından Yakutlar’ın “ Balıkçıl ve Yaban ördeği Efsanesi ”nde,
Ana Yaratıcı, bir dünya yaratmaya karar verir ve ana maddesi toprak olacak bu, yaratma olayında kırmızı boyunlu Balıkçıl’la , Yaban ördeğini denizin dibinden toprak getirmeleri için görevlendirir.
Yaban ördeği, denizin dibinden toprakla döner ve Ana Yaratıcı, bu toprakla dünyayı yaratır.
Balıkçıl ise, denizin dibinden toprak getiremediği için Ana Yaratıcı tarafından cezalandırılır. Yeryüzünden kovulur ve suda yaşama ile cezalandırılır.
—–
* Yakutların bir başka yaratılış destanında denizin dibinden toprak çıkarma görevi, Tanrı tarafından Şeytan’a verilir. Şeytan, bir Kırlangıç olarak denizin dibine dalar ve toprağı çıkarır.
—–
* Yenisey yaratılış destanında, uçsuz bucaksız su üzerinde (Tanrı’nın yerine) bir Kaman / şaman Kuğularla, kırmızı boyunlu kutup Balıkçıl kuşlarıyla ve daha nice nice su kuşlarıyla uçup durmaktadır.
Arkadaşları da halkı da hep su kuşlarıdır. Yaratma işinde Tanrı’nın yerini alan Kaman / şaman, bu destanda denizin dibinden toprak çıkarma işini Balıkçıla verir. Balıkçıl, ancak üçüncü dalışında bir parça çamur çıkarabilir ve şaman bu çamurdan bir ada yaratır.
—–
* Yaratılış destanlarında kuşları, deniz dibinden toprak çıkarma işini gerçekleştiren varlıklar olarak görmekteyiz. Yaratılışta aktif / etkin rol almışlardır.
Diğer bir özellik de bu varlıkların su ile ilgili oluşları, yani suda yaşayan kuşlar olmalarıdır.
—–
* ŞU Destanı’nda Hakan Şu ;
“ Gümüş havuzunu sefere çıksa bile yanına alır, konakladıkları yerlerde içine su doldurtur, kazlar ve ördekleri su dolu gümüş havuza salar, onlarla oyalanırdı, eğlenirdi.
Kazların ve ördeklerin gümüş havuzda yüzüşlerini seyretmek Hakan’ı dinlendirirdi.
Dinlenirken seferle, milletin geleceği ile ilgili tasarılar hazırlardı.”
—–
* Diğer yandan, suda yaşayan bir hayvan olarak KAZ ‘ da Türk mitolojisinde önemli bir hayvandır.
Altay şamanlarının davulları üzerinde KAZ ile KARTAL resimleri bulunurdu.
“ Kaz, Türk mitolojisinde çok akıllı ve bilgiç bir kuştur.
O, Kaman inancının / Şamanizm’in kanun ve adetlerini iyi bilir. Kam’a hangi ilahı ziyaret etmesi, hangi yoldan gitmesi ve ilahın huzuruna nasıl çıkılması gerektiğini öğütler.
Kaz, Brahma’nın olduğu kadar, Kam’ın da binek kuşudur.
Kam, önce davulunu at gibi kullanır, sonra “ at yoruldu ” diyerek atı bırakır, kaza biner.
Şimdi davul , Kaz olmuştur ve gökyüzünün yüksek katlarına Kam’ı taşır.
Kaz, güneşin doğacağını bildiren elçi kuştur, Tan kuşudur.
Kozmolojide / evren biliminde o bir yıldızdır.
Tan yıldızı veya Sabah yıldızı veya Zöhre veya Venüs (Sabah Venüsü) ki İran mitolojisinde elinde mandoline, saza benzeyen çalgısıyla bir genç adam gibi betimlenir – canlandırılır .”
—–
* Kısmen Türk oldukları anlaşılan Chou’larda YABANİ KAZ , yüksek rütbeli – dereceli kimselerin simgesi – sembolü idi.
KAZ ve KORDAY / KUĞU , Türklerde beylik ve kut simgesi – sembolü idi.
Bu simge – ongun , belki su kuşlarının çok bulunduğu Kuzey Asya ikliminde doğmuştu.
—-
* M.Ö. ikinci bin yılda Shang devri kahinlerinin / geleceği görme yetisindekilerin koyun kürek kemiklerine piktogramlar / işaretler ile yazdıkları kehanetlere / olması gereken öngörülere göre, yırtıcı kuşlar ve büyük su kuşları Gök Tanrısının bir şekli sanılıyor ve bunların önüne atılan yılan ve başka kurbanlar Gök Tanrısına verilmiş sayılıyordu.
—-
* Granet’nin vardığı sonuçlara bakarak “ SARI KIZ ” denen ve kulağa benzer tüyleri olan büyük Baykuş veya Kerges ve Çaylak gibi kuşlar, Gök Tanrısının kendisi veya kızı sayılıp bunların önüne insan kurbanları, özellikle küçük kız çocukları atılıyordu.
Bu kurban törenlerinde , ateş unsuru ve şimşek ile yırtıcı kuş ve kavramların zirvede olduğu sanılan yaz değişim – dönüşüm bayramlarında ve hükümdar cenaze törenlerinde mezarlarda kutsama yapılırdı.
—-
* Brentjes’in işaret ettiği CHOU DEVRİ bir eserde , pençelerinde bir insan tutan ve başındaki iki tutam tüyü bir çift sivri kulağı andıran KARTAL – BAYKUŞ canlandırması , belki insan kurbanı olarak simgesel olarak görülmelidir.
İç Asya konar – göçer sanatında ise, daha fazlaca GEYİK veya DAĞ KEÇİSİ cinsinden hayvanlar kaçıran yırtıcı kuş veya kulağa benzer tüyleri olan kuş görülür.
—-
* Başkurt folklorunda “ SEMRÜK ” iki başlı bir kuş olarak betimlenir.
“ Bir başı kişi başı gibi olup kişi dilince konuşur.
Mengü Suyu’nu içmiş, ölmez.
Kafdağının tepesinde yaşar.
Göllerde bulunan ejderhaları kapıp Kafdağına atar.”
—-
* Gamda / Türkçe “ KARAKUŞ ” adı verilen kulaklı efsanevi KERGES ,
Asya ile Avrupa sınırlarında Anau kültürü devrinden beri bilinen
“ TOGRIL” kuşundan başka idi ve Avrupa-Asya sınırlarında ki illere Türkler ile gelmiş gözükmektedir.
Gerçekten – sonuç olarak , 8. yy Arap kaynakları da GARUDA masalından doğduğu anlaşılan ejder yiyici kuş efsanesini Türkler ile ilgili olarak anlatırlar.
—-
* Göğün zirvesi, güney yönü ve ateş unsuru simgesi kuş Türklerde
“ KIZIL SAĞIZGAN / SAKSAĞAN ” idi.
Adından anlaşıldığı üzere “ KIZIL SAĞIZGAN / SAKSAĞAN ” erken Çin’de olduğu gibi kargaya yakın bir simge idi.”
—-
* Abakan Tatarları’nın destanı KARTAGA MERGAN ’da , Kartaga Mergan, kız kardeşini ararken babasının büyüttüğü bir çift Kartala yavrularını doyurmaları için dokuz kısrak yakalayıp verir ve onları kız kardeşini aramaları için görevlendirir.
Aynı destanda kahramanın av atı, YALBAGAY KUŞU şekline girerek uçar.
Yine aynı destan da Kartaga Mergan, Kan Tögüs’le vuruşurken, Kan Tögüs ;
—-
Yer altındaki yedi kuğu
Yedi kuğunun güveyisi
Yer Aynası, Yer Kara
Nerde kaldın, yardım et
—-
diye bağırır.
Yer Aynası, ölmeden önce, yedi kuğu karısı ile onların başı ve kendisinin kaynanası olan sarı tırnaklı, kurşun gözlü, kendir saçlı TYEKÇAKAY ’ı yardıma çağırır.
—
Kuğu karısının canı bedeninde değildir.
Yer altında dokuz deniz vardır.
Dokuz denizin birleştiği yerde yeryüzüne kadar yükselen bakırdan bir kayalık vardır, bu kayalığın eteğindeki kara bir sandıkta Kuğu karısının canı saklıdır.
Bu can, yedi ayrı kuşun canından meydana gelmiştir.
Kuğunun ölümü, bu canların yok edilmesine bağlıdır.
—–
* KUŞ , Türklerde Gök Tanrı’nın idaresindeki bir varlıktır ve kutsaldır.
Bundan dolayı da kuş, insan için uğurlu bir canlıdır ve insana iyilik sağlayan bir yanı vardır.
Diğer yandan kuş, Kaman / Şamanizm inancı içerisinde ölen birinin ruhu olarak değerlendirilir.
“ Ölen kişilerin ruhlarının bir KUŞ OLARAK göğe uçmaları, Türklerde oldukça yaygın bir düşüncedir.”
( CAN ‘ ın , ÖZ ‘ üne kavuşmasıdır. Ölüm yerine Uçmağa vardı , ifadesi kullanılır.) İ.Kulaçoğlu.
—–
* Türklerde KARTAL ‘ın ve DOĞA ‘ nın önemli bir yeri vardır.
” Yakutlara göre ;
Göğün en üst katında ve göğün yere açılan kapısında, yeri göğü bağlayan Dünya Ağacı’nın tepesinde ÇİFT BAŞLI KARTAL otururdu.
Göklerin korunması bu kartalın vazifesiydi / göreviydi.”
—
Yine “ Yakut Türklerinde and / yemin , KARTAL ‘ ın adıyla içilir.
Evlerinin çevresinde KARTAL gören Yakutlar, ona et verirlerdi.
Yanlışlıkla bir KARTAL ‘ ı öldürürlerse , cenazesini törenle Kamana / Şaman’a kaldırtırlar. Asya’da BEBEKSİZ KADINLAR , kendilerine yavru bağışlaması için KARTAL ‘a yalvarırlardı.”
——
* Dede Korkut hikayelerinden Kanglı Kocaoğlu Kan Turalı’da ;
Kan Turalı’yı bir KARTAL olarak betimlerler :
“
Kapkayalar başında yuva tutan
Kadir ulu Tanrı’ya yakın uçan ( yapmaya kuvveti yeten – erkli )
Mancınığı ağır taştan vızıldayıp müthiş inen ( dayanılmaz , korkutucu )
Arı gölün ördeğini şakıyıp alan ( şarkı söyleyerek )
—
Koca Üveyik dipte yürürken çekip yüzen
Karıncığı aç olsa kalkıp uçan
Cümle kuşlar sultanı kartal kuşu
Kanadıyla saksağana kendisini bağırtır mı ?
Alp yiğitler savaş günü hasmından kaygılanır mı ? ( rakibinden )
—-
“ Yuvasını yalçın kayalar üzerine yapan, çok yükseklerde uçan KARTAL ‘ın aynı zamanda AVCI KUŞLAR cinsinde bulunması ona bir kutsallık yakıştırmasına sebep oluşturmaktadır.
Bu sebepten İlk ve Orta çağlardan başlayarak çok yaygın görünen (eski Doğu kavimlerinde / toplumlarında , İslav devletlerinde, Bizans’ta, Batı devletlerinde) KARTAL betimlemesinin – canlandırılmasının Türk kaynaktan geldiği ileri sürülmüştür.”
—-
* “ 5. yy’ da Attila’nın Hun imparatorluğunda KARTAL , en yüce Gök Tanrısı sayılıyordu.”
——
* Her Oğuz boyunun ongun /sembol olarak birer DOĞAN TÜRÜ vardır.
* Türk soyundan gelen Bulgar Hanları, sembol olarak ellerinde birer DOĞAN tutar şekilde betimlenmişlerdir / canlandırılmışlardır.
* Peçenek Türklerine ait eserler üzerinde de ellerinde DOĞAN tutan atlılar görülüyor.
* Altınordu Han’ı Toktamış Han, bir DOĞAN türü olan kendi KARA LAÇİNİ ile öğünüyordu.
* Türk devletlerinin savaş sembolü olan ucunda at kuyrukları asılı gönder, tuğ, bir BOZ DOĞAN ile birlikte gökten düşmüştü.
Bunun yorumu ve manası, Tanrı, Türklerin devlet, ikbal / yüksek makam – yöneltme ve hakimiyetleri / egemenlikleri için buyruğunu bir BOZ DOĞAN ‘ ın güçlü pençeleriyle gönderiyordu.
BOZ DOĞAN , Tanrı’nın bir elçisi gibi idi.
—-
* Ay ve güneşi pençeleriyle tutan bir DOĞAN , Çingiz Han’a Han’lığını müjdelemişti.
—-
Görülüyor ki Türk kültür çevrelerine yakın geleneklerde DOĞAN , yalnızca bir av kuşu ve sembol olarak kalmıyor. Türk devletleri ile Tanrı, arasında gidip gelen kutlu bir elçi gibi görülüyordu.
Yiğit Ak Kübek’in avcı kuşları, ay ve güneşe kadar uzanan dallar üzerinde tünüyorlardı.
———-
SONUÇ:
———-
1 – Türk mitolojisinde / efsane – söylen biliminde güçlü DOĞAN ‘ lar, ALICI KUŞLAR ve KARAKUŞLAR / KARTAL ‘ lar yer alır.
2 – Türk mitolojisinde yer alan kuşların hiçbirisi leş yiyen kuşlardan değildir.
Bu durum, Türk kültüründe önemli bir özelliktir.
3 – Türklerde kısmen de olsa totem olarak kabul edebileceğimiz KURT ’un da leş yiyen bir hayvan olmadığını biliyoruz.
KURT ve KUŞLAR bu özellikleriyle birleşmektedirler.
4 – Türkler asalak , toplayıcı bir yaşam yöntemi süren insanlar değillerdi. Hayatlarında aktiftiler / etkindiler.
Bu özellikleriyle gerek ongon / ongun / simge olarak, gerekse çeşitli inançlar içerisinde yol gösterici , soy türetici , vb. olarak benimsedikleri hayvanlar da kendileri gibi doğada aktif / etken , hazıra konmayan, başkasının artığıyla beslenmeyen canlılardı.
5 – Masallarımızda, hikayelerimizde, şiirimizde pek çok kuş türüne rastlanır. Kaman / Şamanizm inancında yansımasını bulan pek çok kuş, Kamların / şamanların elbiselerinde arma olarak yer aldığı gibi, bayrakta veya Hakan’ın çeşitli betimlemelerinde / canlandırılmalarında da yer almıştır.
6 – Kaman inancında / Şamanizm’de kuşların önemli bir yeri vardır.
Yakut Türkleri , göğün direği sayılan sırıklar üzerine ağaçtan yapılmış ÇİFT BAŞLI KARTALLAR koyarlar ve bu sırıkların üzerine merdiven gibi enlemesine ağaçlar çakarlardı.
Bu ağaçların sayısı göğün katlarını simgelemek üzere 7 ve 9 olurdu.
Yine Laman / şaman, doğmadan önce kuş biçiminde hayat ağacının dallarında olurdu.
Ya da kuşlar Kamana / şamana gezisi sırasında eşlik ederlerdi.
7 – Her millet KARTAL veya KUŞ gibi sembolleri kendine arma olarak alabilir. Fakat KARTAL ‘ I kulaklı olarak kabul etmek ona bir özellik vermektir ki bu da bir millet ve bir kültür çevresine aittir.
8 – Saltık türbesindeki KARTAL , İskit sanatının örnek kartallarından biridir.
9 – Asıl önemli olan ;
Çifte minarenin KULAKLI ÇİFTE KARTAL ‘ıdır.
Konya’da, Niğde’de Sungur Bey camiinde,
Diyarbakır’da sur kapıları üzerinde,
Kayseri’de Döner Kümbet’te,
Divriği Ulu camiinde bu ÇİFT KUŞ veya KARTAL motifine rastlanmaktadır.
10 – Artuk sikkesinde de bu sembol / ongun / arma vardır.
11 – Altay Türk sanatında da KUŞ ve KARTAL motifi büyük bir yer tutar.
12 – Anadolu sahasında da KUŞ ‘ lar , şiirden el sanatlarına , halıdan kilime , taş ve ağaç işlemeciliğine ve pek çok sahaya motif / öge olarak yayılmıştır.
———
Kaynak
———
Altayli.net
Prof. Dr. Mustafa SEVER
Yenidenergenekon.com
Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi (severm@gazi.edu.tr)
Kaynak: Milli Folklor Dergisi Yıl: 11 Sayı: 42
Sosyaloji.com
Burdaherşeyvar.tr
Kartal . Abdurrahman Deveci , Selçuklu dönemi resim sanatı , 5. uluslar arası Türkiyat araştırmaları sempozyumu bildirileri , Oğuzlar ; dilleri , tarihleri ve kültürleri Ankara / 2015 , s. 37
———————–
Türk mitolojisinde / efsane biliminde KUŞ konusunu sadeleştirerek detaylı olarak hazırladım .
İlgilenen arkadaşlarım , dilediği gibi kullanabilirler .
İdris Kulaçoğlu . 8.5.2019 15:40 çalışma