TÜRK Mitinde
efsane – söylen biliminde
YILDIZLAR
——————-
Türk toplulukları gökyüzünü, yeryüzüne gerilmiş bir çadır gibi düşünürlerdi.
Bunun için de Göktürk yazıtlarında ;
—–
“ Göğün basmasından ve yıkılmasından ” söz açılmaktadır.
—–
Yer, nasıl Tanrının yarattığı bir varlık ise , Gök de onun yarattığı, Göktürklerin
dili ile “ Kıldığı ” kutsal bir varlık idi.
—–
Yıldızlar Türk toplumlarında daima önemli olmuştur.
Eskiden beri dünyanın tanınmış at yetiştirenleri ve savaşçıları olan Türkler, yıldızlardan bir yandan günlük hayatlarında yararlanırlarken , diğer yandan da onlar için efsaneler / olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayali hikaye -söylenceler düzmüş ve şiirler yazmışlardır.
—–
İyi bir yıldız bilgisi, atçı ve savaşçı toplum için, yaşamsal bir önem taşırdı.
Akınların , kervanların ve sürülerin yola çıkışı, meraya gidiş, yatış ve kalkış , hep yıldızlara göre yapılırdı. Daha düne kadar Anadolu’daki durum da böyle idi. Bilhassa / özellikle yaz aylarında, şafakla birlikte şehirdeki pazarda bulunmak isteyen birçok köylülerimizin, yola çıkış saatlerini , Ülker yıldızının durumuna göre ayarladıklarını yakından biliyoruz.
Bu sebeple, Yıldız bilgisi, Türkler arasında başlıca iki bakımdan önemli sayılmıştı.
1 – Zamanı öğrenmek bakımından, yıldız bilgisi çok faydalı idi. Özellikle, yeni bir hayatın başlayacağı sabaha yakın saatlerde , bu konuda sağlam bir bilgiye sahip olma, Türk toplumuna büyük yararlar sağlıyordu.
2 – Yıldız bilgisi ile yönleri ve yolu bulma, atlı ve savaşçı toplumlar için önemli
idi .
—–
Gerek zamanı ve gerekse yolu bulmak için, iyi kullanılan böyle bilgiler, bir topluma birçok yararlar sağlıyorlardı. Yine aynı bilgiler, o toplumun gözlerini ve dikkatlerini de göğe çeviriyorlardı. Bu ilgi, toplumda bir yandan sağlam ve şaşmaz yıldız bilgisi meydana getirirken diğer yandan da göğün ve Tanrının, bu değişmez sistemi için, insanlarda hayranlık uyandırmaktan geri kalmıyordu.
——————-
KUTUP YILDIZI
( Göğün direği )
——————-
‘’
Derler kutup yıldızı ,
Gökteki bir kapıdan,
Aydınlatırmış bizi ,
Nur / aydınlık verir üst yapıdan ! “
———————-
Eski Türk Efsanesi
———————-
Kutup yıldızı Türk mitolojisinin uzayla ilgili kozmolojik / evren bilim düşünce sisteminin temel noktasını meydana getirdi.
“ Göğün direği “
“ kapısı “
hep kutup yıldızından geçerdi.
—–
“Kutup yıldızının bulunduğu yerden veya gök kubbesinde meydana getirdiği kapıdan, Tanrı insanlara şefaat eder / yardım – destek verir ve Kamlar / Şamanlar da bu delikten Tanrı ile bağ kurarlardı. Bu kapı, insanlar dünyası ile, gökteki ruhlar dünyasının bir sınırı idi . “
—–
Bütün gezegenler de kutup yıldızının etrafında dönerlerdi.
Onlara göre bu sistemin bozulması demek, dünya ve evrenin sonu demekti.
Eski Türk mitolojisi’ne göre ;
—–
“ Dünya dönüyordu. Dünyanın bu dönüşü , hem kendi ve hem de kutup yıldızı
ekseninde meydana geliyordu. Çünkü dünya, kutup yıldızıyla göğe bağlıydı.”
Kutup yıldızı, diğer bütün burçların eksenini oluşturuyordu.
—–
* Kuzey batı Sibirya’da yaşayan Fin – Ugor toplumu kutup yıldızına ‘’ GÖK KAZIĞI ‘’ .
* Uygurlar kutup yıldızına “ ALTUN KAZUK / ALTIN KAZIK ‘’.
*Diğer Türklerse ona genel olarak “ TEMİR KAZUK / DEMİR KAZIK ‘’ derler.
Böyle denmesinin sebebi de bu yıldızın göğün direği gibi düşünülmesinden ileri geliyordu. Burada ki “ Kazuk ‘’ sözü , bugünkü Türkçemizdeki anlamını az çok karşılamaktadır.
—–
Anadolu’da , eski Türk mitolojisi’nin kutup yıldızı ile ilgili izleri hala yaşamaktadır. “ demir kazık , direk ” gibi sözlerimiz , Anadolu da yaşayan insanların kutup yıldızı için kullandıkları ortaklaşa deyimlerdir. Bu yıldıza bazı yerlerde de “ KULUÇKA ” da denir. Bu ad da , yıldızın hareket etmemesinden dolayı verilmiş olmalıdır.
—–
Türkçede “ kazık ” , yerinde duran, kımıldamayan , tahta veya demirden yapılmış büyük bir çividir. Buna bağlanan atlar da hayvanlar da onun etrafında döner dururlardı. Kutup yıldızı da gezmeyen bir yıldızdır. Yine Türk mitolojisine göre ;
—–
“ uzaydaki bütün yıldızlar, tıpkı bir at gibi ona bağlanmış ve onun etrafında
dönerler.”
—–
Aynı zamanda “ GÖĞÜN GÖBEĞİ ” de yine kutup yıldızıydı.
—–
Türk mitolojisinde kutup yıldızı PARLAKLIĞIN bir sembolü – simgesi gibiydi.
Uygurca Oğuz Kağan destanına göre ;
—–
“ Oğuz Han bir gün bir yerde Tanrıya dua ediyor ve yalvarıyormuş.
Tam bu sırada etrafı birden karanlık basmış ve gökten, aydan da , güneşten de parlak bir ışık inmiş.
Işığın içinde güzel bir kız oturuyor ve başındaki taç parıl parıl parlıyormuş.
Taç o kadar parlakmış ki , parlaklığı tıpkı kutup yıldızını / altın kazık’ı andırıyormuş.”
——————-
Orta Asya toplumlarına göre, ” HAVA DEĞİŞİMLERİ “nin de, yıldızlarla büyük bir ilgisi vardı.
Türkler başlangıçta bütün gezegenler için ” Ülker ” veya ” Ülgel ” deyimini kullanıyorlardı. Bu deyim sonradan, diğerlerinden ayrıla ayrıla, en sonunda
” Ülker ” yıldızı için bir ad olmuştur.
Yakut Türklerinin lehçesinde ” Ürgel ” sözü, bugün bile, ” Gök deliği ” anlamına kullanılmaktadır.
Hatta şöyle, güzel bir efsane de vardır:
—-
Bir zamanlar delikmiş, nedense gök kubbesi,
Dondurmuş hiç dinmemiş rüzgarın soğuk sesi.
Yakut adlı Türklerde kahraman bir er varmış,
Ne var diye göklerde, gezegenlere varmış.
Kubbesini sert göğün, gezegenler delmişler,
Soğuklar öğün öğün, yeryüzüne gelmişler.
Bu er çok kurt avlamış deriler hazırlamış,
Otuz eldiven yapmış, ta göklere fırlamış.
Er gökleri kapamış, soğuğu yenmiş, inmiş.
Sıcak günler başlamış eski soğuklar dinmiş.
—–
” Soğuk havalar, diğer gezegenlerin deliklerinden yeryüzüne inerlerdi.
Bu bakımdan bilhassa ÜLKER YILDIZI büyük bir önem taşırdı.
Gezegenlerin yükselip alçalması ile, soğuk veya sıcak havaların geleceği, çoğu zamanda isabetli olarak / yanılmazlıkla söylenirdi . “
—–
Yakut Türk’lerinde ki bir diğer efsane ;
—–
Uzunmuş bütün kışlar, nedense bir zamanlar,
Çok da kısaymış yazlar, yaz görmemiş insanlar.
Bir ağaç etrafında, gezegenler dönermiş,
Dönüş yavaşladıkça, ateşleri sönermiş.
—
Bir gün gelmiş ki hepsi çok yavaş dönüşmüşler,
Olmuşlar duran tepsi , hep birden sönmüşler.
Gezegenler bir iple, bağlıymış bu / bir ağaca,
Bir Şaman kılıcıyla, dağıtmış her bucağa. ( köşeye )
Yıldızlar ısınmışlar, döndükçe çok süratli,
Dünyayı ısıtmışlar, olmuşlar bir boz atlı.
—–
Anlaşılıyor ki, ” YILDIZ BİLGİSİ ” ile ” EFSANE ” nin de çok yakın ilgileri vardı.
Türkler Büyükayı burcuna, “ YEDİ HIRSIZ / YEDİ HAYDUT ” demişlerdi.
İşte Türk mitolojisi, böyle mantıki bir sebeb bulduktan sonra, diğer gezegenleri de Yedi kardeşlerin peşlerine takmıştır. Diğer gezegenler kendilerinden çalınan bu yıldızı yeniden almak için, Yedi kardeşleri Gökte kovalar dururlarmış.
Örnek ;
Kuzey-Doğu Asya’da , Büyük Ayı burcunun kuyruğunun döndüğü yöne göre mevsim de değişirdi.
* Büyükayı burcunun kuyruğu, kuzeyde ise kış.
* Batıda ise, sonbahar.
* Güneyde ise, yaz .
* Doğuda ise, ilkbahar gelirdi .
—–
‘’ Kubbesini sert göğün, gezegenler delmişler,
Sonra öğün öğün , yeryüzüne gelmişler ! “
—–
Bundan da anlaşılıyor ki, Orta Asya toplumları bir yandan yıldızlar hakkında efsaneler / söylenceler düzerken, diğer yandan da yıldızların gezişleri ve yönleri hakkında, az çok bilgiye sahip idiler.
———————–
Türk mitolojisinde
diğer yıldızlar
———————–
* ZUHAL / Satürn yıldızını eski Türkler, iyi tanıyorlardı.
Bazı eski Türk kitaplarında bu yıldızın adı da geçer. Fakat bu ad, henüz daha kesin olarak okunmamıştır. Kültür hazinemiz Kutadgu Bilig / Mutluluk Bilgisi , bu yıldız için şöyle diyor:
( Yusuf Has Hacib ‘in 11 yy. da Karahan’lı Tabgaç Uluğ Buğra Kara Han’a yazdığı
6645 beyitten oluşmuş Türkçe şiirsel eser. )
—–
‘’ En üstün Zühal / SEKENTİR ‘dir, en önde yürür,
İki yıl, sekiz ay bir evde kalır! ‘’
—–
* MÜŞTERİ / Jüpiter , eski Türklerin takvim bilgilerinde, önemli bir rol oynardı. Jüpiter’in, eski Türkçe adı ” EREN – TÜZ ” idi.
11. yüzyıldan sonra Türkler bu yıldıza ” ONGAY ” demeğe başladılar.
Bugün Anadolumuzun bir çok yerlerinde, bu yıldıza ” Öngay ” veya ” Öngey “
adı verilmesininde, üzerinde durulması gerekir.
—–
” On iki hayvanlı Türk takvimi, on iki gezegen burcun, dönüş sürelerine göre kurulmuştu. “
—–
Jüpiter’in dönüş süresi de, on iki burcun dönüşlerine yakındı. Bu bakımdan Türkler, Jüpiter’e büyük bir önem vermişlerdi.
Kutadgu Bilig, bu yıldız için şöyle diyordu:
—–
‘’ Ondan sonrada gelir, ikinci olur Onay,
Her evde kalır on ay , ayrıca da iki ay ! ‘’
—–
* MERİH / Mars yıldızının ” Kızıl rengi ” Türklerin gözlerinden kaçmamıştır. Avrupa’da bu yıldıza, “Kırmızı yıldız” diyenler yok değildir.
Eski Türkler ise, Merih yıldızına ” BAKIR SOKUM ” derlerdi.
Türk mitolojisi ve düşüncesi bakımından, Kutup yıldızı, yani “Demir kazık” la bir benzerliği vardı.
Anadolu’da Merih’e , ” YALDIRIK ” da derler.
Bu da, çok eski Türkçe deyimdir.
Karahanlılar çağında Türkler Merih’e “KÜRÜD ” derlerdi.
Türklere göre Merih yıldızı, korkunç ve ateşi ile her şeyi yakan bir yıldızdı.
“Bakır sokum” adı da bundan dolayı verilmiş olmalıydı.
Kutadgu Bilig, onun için şöyle diyordu:
—–
‘’ Üçüncü Merih / Kürüd gelir, korkunç / korkutucu gururlu yürür,
Bir defa kime baksa, yeşermiş bile olsa , kurur ! “
—–
* UTARİT / Merkür , uğurlu bir yıldızdı.
Bunun için eski Türkler de ona, ” TİLEK / DİLEK ” derlerdi.
Utarit’e karşı dilekler, dilenir ve bu dileğin yerine getirilmesi beklenirdi.
Türk şairi olan Yusuf Has Hacib, onun için şöyle diyordu:
( Yusuf Has Hacib : 1017 Balasagun – Kuz Ordu / 1070 Kaşgar. Dil bilimci , gökyüzü alimi , yazar . )
—–
“Sonra geldi arzu / istek , ” Tilek ” arzular,
Kime yakın gelse , özüne bağlar! “
———————————————-
Türkler burçları da çok iyi tanırlardı.
———————————————-
* ” Koç burcu ” na, “Kuzu”.
* ” Boğa burcu ” na ” Ud ” yani ” Öküz ” burcu derlerdi.
Sonradan boğa denmiştir.
* ” İkizler ” burcu için söylenen ” Erendir ” .
* ” Akrep ” burcunun Türkçe adları ” Kuçık ” da, çok eski Türkçe deyimlerdir.
Kutadgu Bilig, bu burçları şöyle anlatıyor:
—–
” Yaz yıldızı Kuzu, sonra da Boğa / ud gelir,
İkizler / Erendir , Akrep / Kuçık ile, dostça yan yana gelir! “
—–
* ” Arslan burcu ” na, yine ” Arslan ” derlerdi.
* ” Başak burcu ” için ise, ” Buğday ” veya ” Buğday başı ” deyimi kullanırdı.
* ” Yengeç ” burcuna da ” Çadan ” yani ‘’ çayan ‘’ derlerdi:
* ” Gök ‘’ Arslan burcu ile komşu Buğday başı ile eşleşirdi.
* ” Terazi burcu / Ülgü , oldu Yengecin / Çadan’ın eşi ! “
* ” Oğlak, Kova, Balık ” burçlarının adları eski türkçede de değişik değildi.
* Kova’ya ” Koğa ” derlerdi.
Kova’nın daha eski Türkçesi ise, ” Könek “ti .
“Sonra da geldi Oğlak, Kova / Könek , ile hem Balık,
Bunlar doğarsa eğer, aydın olur, gök kalık ! “
Anadolu’da Türkler, İslamiyetin ve Batının tesirleri altında Kova burcuna,
” Saka yıldızı ” da demişlerdi.
———
Kaynak
———
Edebiyol.com
Diledebiyat.net.
Genelturktarihi.net
Kutadgu Bilig
Görsel: semerkand-rasathanesi-cahil.co-ali-kuscu-gozlemevi-ulug-bey
İdris Kulaçoğlu . çalışma odam .