KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

Bağımsızlık  tarihi : 15.Kasım.1983

Başkenti : Lefkoşa

Yüzölçümü : 3.355 km2

Nüfusu : 330 bin ( 2019 )

Tamamına yakını Türk .

Dil : Türkçe .

İklimi :  Ilıman Akdeniz iklimi egemen . yazları sıcak ve kurak , kışları serin .

Komşusu :  Güney Kıbrıs Rum  yönetimi .

İhracat / dışa satım ürünleri : Süt ürünleri, narenciye, hurda metal, piliç eti,

patates, hazır giyim, alçı taşı, meşrubat ve meyve suyu, sebze-meyve, deri,

yumurta .

İthalat / içe alım :  Yakıt, taşıt araçları, arpa, hayvan yemi, inşaat malzemeleri,

ilaç, alkollü içecek, sanayi tipi makine, mobilya ve aksesuarları, lpg gazı, telefon

cihazları, süt ürünleri, temel gıda ürünleri, elektronik eşya .

—————-

ÜLKE TARİHİ

—————-

Kıbrıs’ın bilinen ilk yerleşimcilerinin mö. 7-10 binli yıllarda Anadolu ve Suriye

topraklarından adaya geldikleri öngörülmektedir.

Asur, Pers, Mısır ve Büyük İskender’le birlikte Helen  hakimiyeti / egemenliği

altına giren ada, mö. 58 de Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılmış, 395

yılında devletin ikiye bölünmesi ile birlikte Bizans İmparatorluğu sınırları

içerisinde kalmıştır.

Hz. Osman’ın hilafeti döneminden (644 yılından 656 daki öldürülmesine kadar,

12 yıl boyunca, halifelik yapmıştır. )  başlayarak Emevi ( 661 / 750 )ve Abbasi

( 750 / 1258 ) dönemlerinde İslam ordularının uzun süre fethetmek için çaba

sarf ettiği Kıbrıs, kısmi başarılara karşın tam bir İslam beldesi haline

dönüştürülememiş, ancak Müslümanlar farklı tarihlerde peyderpey adaya

yerleşmiş, Bizans da Müslüman akınları karşısında kimi zaman vergi ödemeyi

kabul etmiştir.

—-

1191 yılında Haçlı seferinin başında bulunan İngiltere Kralı 1. Richard tarafından

ele geçirilen Kıbrıs, tarihte “ Arslan Yürekli ” olarak bilinen 1. Richard tarafından

Tapınak Şövalyeleri’ne satılmış, ancak adanın bir yıl sonra Richard’a geri

verilmesi üzerine, Kral bu kez de adayı eski Kudüs Kralı Guy de Lusignan’a

satmıştır.

Böylece adada ismi Kudüs Krallığı olan ve 1489 a kadar varlığını sürdürecek olan

“ Luzinyanlar ” dönemi başlamıştır. Bu dönemde ada ekonomik ve kültürel

açıdan büyük bir atılım göstermiştir.

—-

1489 yılında Venedik egemenliği altına giren Kıbrıs, ada halkı açısından sıkıntılı

geçen yaklaşık bir asırlık dönemin ardından 1571 de Yavuz Sultan Selim

tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır.

—-

Doğu Akdeniz ve çevresinin tamamen hakimiyet / egemenlik  altına alınması

adanın stratejik önemini daha da arttırmış, özellikle korsanlık faaliyetleri /

etkinlikleri  Kıbrıs’ın fethini zorunlu kılmıştır.

Fetih, Akdeniz’deki Türk hakimiyetini / egemenliğini  perçinlemiş olması

bakımından büyük öneme sahiptir.

Osmanlı hakimiyeti / egemenliği  döneminde Kıbrıs’ta hayat yeniden canlanmış,

Venedik döneminde kapatılan Ortodoks kiliseleri tekrar ibadete açılarak

Hristiyan halkın  inanç özgürlüğü oluşturulmuştur.

Öte yandan başta Karaman olmak üzere Ürgüp, Beyşehir, Niğde, Aksaray gibi

Orta Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden getirilen yerleşimcilerle adadaki

Müslüman nüfus yeniden arttırılmıştır. Adanın dört bir yanında tesis edilen /

oluşturulan kütüphane, han, hamam, cami, köprü, çeşme gibi vakıf eserleriyle

bölge  mamur / gelişmiş konuma  getirilmiştir.

—-

Osmanlı Devleti’nin 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nden

mağlubiyetle / savaşından yenilgi ile ayrılması ve imzalanan Ayestefanos

Antlaşması’nın ağır şartları Avrupa devletlerini harekete geçirmiş, bir süredir

Hindistan deniz ticaretini kontrol altına almak için Kıbrıs’a göz diken İngiltere de

bu durumu fırsat bilerek, Anadolu’da olası bir Rus tehlikesine karşı Osmanlı’ya

yardım etme sözüyle Kıbrıs’ta askeri üs kurmayı teklif etmiştir / önermiştir.

İçinde bulunduğu zor şartlar altında bu teklifi / öneriyi kabul etmek durumunda

kalan Osmanlı, 4.Haziran ve 1.Temmuz’da imzalanan ve 15.Temmuz 1878 de

yürürlüğe giren antlaşmalarla, egemenlik hakları saklı kalmak ve her yıl belirli

miktarda ödeme almak kaydıyla Kıbrıs’ın idaresini fiili olarak İngiltere’ye terk

etmiştir.

( Osmanlı Devletindeki kuvvet azalması bu sonucu doğurmuştur. 1571 / 1878

arası 307 yıllık egemenlik son bulmuştur. )İ.K

—-

İngiliz yönetiminin başlangıcından itibaren uygulamada pek çok problem ortaya

çıkmış, İngiltere sözleşmelere aykırı adımlar atarak vakıf ve padişah mallarına el

koymaya, Müslüman halka baskı uygulamaya başlamış, bu durum Rumları da

cesaretlendirerek Müslümanların mallarına el koymaya isteklendirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı İngiltere’nin aradığı fırsatı vermiş ve böylece 1914 yılında

İngiltere Kıbrıs’ı ilhak ettiğini / topraklarına  kattığını  ilan etmiştir.

1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’yla birlikte Türkiye İngiltere’nin

ilhakını / katılımını  tanımayı kabul etmiştir.

1925 yılında İngiltere Kıbrıs’ı kraliyete bağlı bir koloni statüsüne sokmuş,

1931 yılında ise Rumlar adanın Yunanistan’a bağlanması için isyan hareketi

başlatmıştır.

1950 yılında Psikopos Makarios önderliğinde bir plebisit / halk oylaması

gerçekleştirilmiş, Yunanistan ve adadaki Rumlar, İngiltere ve Türkiye tarafından

tanınmayan bu plebisitin sonuçlarına dayanarak Birleşmiş Milletlere ( BM ‘ ye )

müracaat ederek / baş vurarak selfdeterminasyon / öz belirtim hakkı talep

etmişlerdir / istemiştir. Buna mukabil / karşılık Türkiye de benzer bir taleple /

istekte BM’ye müracaat etmiş, ancak BM bu hakkın her iki taraf için söz konusu

olabileceğine kanaat getirmiştir.

—-

Bu süreç, Kıbrıs Rumlarının Yunanistan’a bağlanma yani Enosis hedefine /

Yunanistan’a katılma isteğine ulaşmak için EOKA adlı terör örgütünün

kurulmasına zemin hazırlamıştır.

—-

7.3.1953 de Yunanistan hükümet üyeleri, Makarios ve EOKA kumandanı Albay

Grivas EOKA andı içmiş, bu tarihten başlayarak  Rum tarafı Kıbrıslı Türklere karşı

büyük bir şiddet hareketi başlatmıştır.

Özellikle 1955 yılından başlayarak  yüzlerce Türk öldürülmüş, Türklere ait mallar

yağmalanmış, 6 bin kişi mülteci / sığınmacı  konumuna düşmüştür.

Halkın can ve mal güvenliğinin kalmadığı böyle bir ortamda 1958 yılında Türk

Mukavemet Teşkilatı / karşı koyma  oluşumu / örgütü  kurulmuştur.

—-

Adadaki sürecin giderek çıkmaza girmesi üzerine İngiltere 1959.Şubatında

taraflarla İsviçre ve İngiltere’de görüşmeler düzenlemiş ve her görüşmeler

neticesinde / sonucunda  19.2.1959 tarihinde her iki tarafın eşit statüye /

konuma sahip olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması kabul edilmiştir.

—-

16.8.1960 tarihinde her iki taraf da adaya çıkarak bağımsız devleti başlatmıştır.

Antlaşma esasında cumhurbaşkanının Rum, yardımcısının Türk olması,

hükümet, meclis ve kamu görevlerinde de kontenjanların Rum tarafı lehine

%70’e %30’luk bir paylaşımla dağıtılması kabul edilmişse de, ilerleyen

aşamalarda Makarios liderliğindeki Rum tarafı bu uygulamanın tatbik

edilmesine imkan / uygulamasına olanak  tanımamıştır. Bunda gelinen noktanın

Enosis için bir adım olarak görülmesi etkili olmuştur.

—-

Makarios’un anayasasının uygulanamaz olduğu ve değişikliğe ihtiyaç duyduğu

tezini savunarak ortaya attığı fikirler Türkleri adada azınlık konumuna

düşürmeyi ve eşit kurucu ortaklık statüsünü ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.

30.11.1963 de sunulan teklif / öneri  garantör ülkelerden Türkiye tarafından

6.12.1963 tarihinde reddedilirken, diğer garantör devletler Yunanistan ve

İngiltere olumsuz bir cevap vermeyerek Rum tarafını cesaretlendirmiştir.

Böylece Aralık 1963 de yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği ya da yaralandığı,

yaklaşık 30 bin kişinin mülteci / sığınmacı durumuna düştüğü, 100’den fazla

köyün tahrip edildiği / bozulduğu Rum katliamları gerçekleştirildi.

Uluslararası kamuoyunun seyirci kaldığı bu katliamlar “ Türkler isyan etti ”

yalanı ile meşrulaştırılmaya / yasallaştırılmaya  çalışılmış, katliam esnasında

Rum tarafının kontrolünde olan iletişim kanalları da kesilerek Türkiye’ye karşı

bir karartma uygulanmıştır.

“ Kanlı noel / yılbaşı ” olaylarıyla adada işlerin iyice çığırından çıkması üzerine

İngiltere 30.12.1963 de Lefkoşe’de “ Yeşilhat ” a girmiş ve böylece adanın

kontrolü  defakto / uygulamakta olan olarak ikiye ayrılmıştır.

—-

Ancak bu tarihten sonra da Rum tarafının uluslararası hukuku hiçe sayan

girişimleri hız kesmemiş, Türklere yönelik terör faaliyetleri devam etmiştir.

Yeşilhattı geçerek Türk tarafını taciz  / rahatsız eden , cinayet ve yağma

faaliyetlerini sürdüren Rumlara karşı, Türkiye’nin müdahil olma talepleri / olaya

katılma istekleri  ise BM ve ABD tarafından sürekli reddedilmiştir.

1968 de Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta başlatılan görüşmelerden de netice /

sonuç alınamamış, bu süreçte Makarios Enosis’i uzun erimli bir proje / tasarım

olarak uygulama yoluna gitmiştir.

Yunanistan tarafı bu karardan memnun olmamış ve ülke içindeki prestijini /

saygınlığını korumak için Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını / katılmasını  bir an önce

gerçekleştirme düşüncesini sürdürmüş, bu da Makarios yönetimi ile

Yunanistan’ın arasının açılmasına neden olmuştur.

—-

15.7.1974 de gerçekleştirilen darbe sonrasında Makarios ABD’ye kaçmış, onun

yerine göreve gelen Nikos Sampson ise aynı gün Yunanistan’a ilhak anlamına

gelen Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.

Makarios’un 19.Temmuz’da BM’de gerçekleştirdiği konuşmada Kıbrıs’ın

Yunanistan tarafından işgal edildiği / zorla ele geçirildiği , Türklerin can ve mal

güvenliğinin bulunmadığı yönündeki konuşmasının ardından Türkiye,

İngiltere’ye garantör ülke olarak Kıbrıs’a birlikte müdahale etmeyi teklif etmiş /

önermiş fakat İngiltere’nin bunu kabul etmemesi üzerine 20.7.1974 de Kıbrıs

TÜRK  BARIŞ  HAREKATI başlatılmıştır.

( Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan koalisyon hükümeti  tarafından .)İ.K

—-

22.Temmuz’da ateşkes ilan edilmiş, Sampson iktidardan / yönetimden

uzaklaştırılmış, ancak Rum tarafı bu karara uymayarak Türk köylerine

saldırmaya devam etmiştir.

25.Temmuz’da Cenevre’de toplanan garantör devletlerin 30.Temmuz’da

imzaladığı protokole göre güvenli bölge oluşturulması, işgal altındaki Türk

köylerinin derhal boşaltılması, esirlerin mübadele edilmesi / KARŞILIKLI

DEĞİŞİMİ  veya serbest bırakılması ve barışın sağlanabilmesi için görüşmelerin

sürdürülmesi kararlaştırılmıştır.

Aynı zamanda adada Rum toplumu ve Türk toplumu olmak üzere iki otonom /

özerk yönetimin varlığı da kabul edilmiştir.

Yunanistan daha sonra Atina Yüksek Mahkemesi’nin 21.3.1979 da aldığı kararla

Türkiye’nin gerçekleştirdiği barış harekatının yasal olduğunu kabul etmiştir.

—-

Cenevre Antlaşması Yunan tarafını tatmin etmemiş , 8.Ağustos’taki ikinci

toplantıdan da istenen neticenin / sonucun alınamaması üzerine 14-16 Ağustos

1974 de İKİNCİ KIBRIS TÜRK BARIŞ HAREKATI gerçekleştirilerek KKTC’nin

bugünkü sınırları çizilmiştir.

—-

Rum Kesimi’nde kalan Limasol, Larnaka, Baf şehirlerinde ise Türkler büyük

katliamlara uğramışlardır.

13.2.1975 de Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edilmiş, adanın iki bölgeden oluşan

federatif / birlik bir yapıya kavuşacağı ve Rum tarafıyla birleşileceği varsayımıyla

hareket edilmiştir.

Bu doğrultuda yeni devletin Cumhurbaşkanı RAUF  DENKTAŞ ’ın önce 1977 de

Makarios, ardından 1979 da Kiprianu ile gerçekleştirdiği görüşmelerde bu

yönde ilkesel olarak mutabık kalınmasına / karşılıklı anlaşılmasına  karşın, Rum

tarafı kendilerinin tek hakim olduğu bir yönetim modelinde diretmeye devam

etmiş ve verilen sözler yerine getirilmemiştir.

Adada iki toplumlu federatif bir yapının mümkün / olası  olmadığını gören Türk

yönetimi 15.11. 1983 tarihinde Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin BAĞIMSIZLIĞINI ilan

etmiştir.

—-

Rum ve Yunan taraflarının BM’deki girişimleri ile BMGK’da KKTC’nin

bağımsızlığının tanınmasını engelleyecek bir karar çıkartılmış, böylece

Bangladeş, Pakistan gibi pek çok Müslüman devletin KKTC’yi resmen

önüne geçilmiştir.

( KKTC : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti . ) İ.K

—-

BM ilkeleri ve 1960 kararlarına bağlı kalacağını açıklayan KKTC, Rum kesimi ile

müzakere / GÖRÜŞME kapılarını her zaman açık tutmuş, ancak Rum kesiminin

üniter / merkeziyetçi devlet anlayışındaki ısrarcı tutumu Kıbrıs sorununun

günümüze kadar ulaşmasına sebep olmuştur.

Öte yandan GKRY, 1990 yılında AB’ye üyelik başvurusunda bulunmuş, bu

yapılırken 1960 kararları hiçe sayılmış ve adanın KKTC’yi de kapsayacak şekilde

tamamı için müracaatta bulunulmuştur.

( GKRY : Güney  Kıbrıs Rum Yönetimi . ) İ.K

Zira 1960 Cenevre Antlaşması’nda, Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye

olmadıkları bir platforma Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üye olmasının mümkün / olası

olmadığı kabul edilmiştir. Ancak AB’nin bu müracaatı / başvuruyu kabul etmesi

hukuka uygun değildir.

İki taraf arasındaki müzakereler 2000’li yıllarda da devam etmiş, özellikle 2002

yılında dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın taraflarla gerçekleştirdiği

görüşmelerin ardından hazırladığı “ ANNAN  PLANI  ” 2004 yılında her iki tarafta

da referanduma / halk oylamasına  sunulmuş, 24.Nisan. 2004 deki

referandumda KKTC’de %64.9’luk bir “ EVET ” oranı yakalanırken, GKRY’de bu

oran %24.1’de kalmıştır. 

Öte yandan Eylül 2008 – Ocak 2010 tarihleri arasında dönemin devlet başkanları

Dimitris Hristofyas ve Mehmet Ali Talat arasında yaklaşık 60 görüşme

gerçekleştirilmiş ve taraflar arasında olumlu mesajlar verilmiştir.

Kıbrıs Sorunu’nun önümüzdeki süreçte her iki taraf için taşıdığı önemin yan sıra

Türkiye – Yunanistan ilişkileri açısından da en önemli kırılma noktalarından ve

küresel siyasetin önemli gündem maddelerinden biri olacağı muhakkaktır /

kesindir.

—————

SİYASİ YAPI

—————

* Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yarı başkanlık tipi demokrasi ile

yönetilmektedir. Devlet yönetiminin başında bulunan cumhurbaşkanı devlet

başkanı olup, başbakan da hükümetin başı olarak görev yapmaktadır.

* Yürütme yetkisi hükümet ve cumhurbaşkanı tarafından ortak

kullanılmaktadır. Ülke idari olarak Lefkoşa, Gazi Mağusa, Girne, Güzelyurt,

İskele ve Lefke olmak üzere altı bölgeye ayrılmıştır.

* Yasama organı 50 sandalyeden oluşan “ cumhuriyet meclisi ” olup, üyeleri 5

yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir.

* Son meclis seçimleri 7.1.2018 de gerçekleştirilmiştir ve bir sonraki seçimlerin

2023 yılında gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. 

* Ulusal Birlik Partisi (UBP) son seçimlerde %35’lik oy oranı ve 21 milletvekili ile

birinci parti olarak zaferle ayrılmış olmasına karşın iktidara gelememiştir ve

halihazırda koalisyon hükümeti, sonraki dört parti olan Cumhuriyetçi Türk

Partisi, Halkın Partisi, Toplumcu Demokrasi Partisi ve Demokrat Parti’nin bir

araya gelmesiyle kurulmuştur. 

* Devlet başkanı seçimleri de benzer şekilde 5 yılda bir gerçekleştirilmektedir.

Henüz KKTC’nin bağımsızlığından önce Kıbrıs siyasetinin en önemli figürü olarak

öne çıkan Rauf Denktaş ;

1970 yılında Türk Cemaat Meclisi Başkanlığına,

1973 de Kıbrıs Türk Yönetim Başkanlığına seçilmiştir.

Kıbrıs Türk Barış Harekatı’nın ardından 1975 de Kıbrıs Türk Federe Devletinin

ilanıyla birlikte devlet ve meclis başkanlıkları görevini yürüten Denktaş,

1976 ve 1981 yıllarındaki seçimleri de kazanarak devlet başkanlığı görevini

sürdürmüştür.

1983 yılında KKTC’nin bağımsızlığını ilan etmesinin ardından 1985, 1990, 1995

ve 2000 yıllarında gerçekleştirilen tüm seçimlerden zaferle ayrılan Denktaş,

2004 yılında Annan Planı’na karşı çıkmasına karşın referandumda halk %65

oranında “ Evet ” oyu kullanmıştır.

2005 yılında gerçekleştirilen seçimlerde aday olmayan Denktaş’ın ardından bu

görevi ;

2005-2010 yılları arasında Mehmet Ali Talat,

2010-2015 yılları arasında a Derviş  Eroğlu  üstlenmiştir.

19 ve 26.4. 2015 de iki tur olarak gerçekleştirilen son seçimlerden galip ayrılan

Mustafa Akıncı halen KKTC Cumhurbaşkanı olarak görev yapmaktadır. Ülkede

bir sonraki devlet başkanlığı seçimlerinin 2020 yılında gerçekleştirilmesi

öngörülmektedir.

———————–

Ekonomik Durum

———————–

* KKTC ekonomisi büyük oranda hizmet sektörüne endeksli olup, turizm ve

eğitim alanları bu noktada büyük önem taşımaktadır.

* Tarım, sanayi ve inşaat sektörlerinin her birinin ekonomideki payları %10

civarında olup, başlıca tarım ürünleri üzüm, narenciye, patates, arpa ve

zeytindir.

Ayrıca kümes hayvanı yetiştiriciliği ve balıkçılık da yapılmaktadır. Başlıca sanayi

alanı ise tekstildir.

* KKTC’nin diplomatik olarak dünyanın birçok devleti tarafından tanınmıyor

oluşu nedeniyle uygulanan izolasyon / ayrımcılık  ve ambargolar, ülke

ekonomisini önemli ölçüde etkilemektedir.

Ancak Türkiye’nin verdiği destek ve ürettiği çözümlerle bu alandaki sıkıntılar

belirli  ölçüde aşılabilmektedir.

* Ülkenin yıllık dış ticaret hacmi toplamda 2 milyar dolar sınırını zorlamakta

olup, bunun %90’lık bir bölümünü ithalat / içe alım oluşturmaktadır. Büyük

Başlıca ihracat  ürünleri :

Süt ürünleri, narenciye, hurda metal, piliç eti, patates, hazır giyim, alçı taşı,

meşrubat ve meyve suyu, sebze-meyve, deri, yumurta.

Başlıca ithalat ürünleri :

Yakıt, taşıt araçları, arpa, hayvan yemi, inşaat malzemeleri, ilaç, alkollü

içecek, sanayi tipi makine, mobilya ve aksesuarları, lpg gazı, telefon cihazları,

süt ürünleri, temel gıda ürünleri ve elektronik eşyadır.

———————-

Türkiye ile İlişkiler

———————-

Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasındaki ilişkiler, adanın son beş asırlık

tarihinden bağımsız düşünülemez.

Kıbrıs, 1571’de Yavuz Sultan Selim döneminde fethedilmesinden başlayarak  üç

asrı aşkın ( 307 yıl ) bir süre Osmanlı hakimiyeti / egemenliği  altında kalmış ve

devlet açısından son derece stratejik önemi olan Akdeniz’in güvenliğinin

garantisi olmuştur.

Adanın 19. yüzyılın sonlarında fiilen Birinci Dünya Savaşı’nın ardından da

resmen İngiltere’nin hakimiyetine girdiği, ardından yüzyıl ortalarından

başlayarak  adanın bir kısmında Rum yönetiminin kurulduğu dönemlerde de

Kıbrıs, kesintisiz bir biçimde Türk yurdunun bir parçası olmaya devam etmiştir.

Adada başta İngiltere olmak üzere küresel aktörlerin göz yumduğu ve Rumların

gerçekleştirdiği mezalim / her türlü baskı , eziyet  karşısında Kıbrıslı Türklerin

yardımına koşan tek devlet de Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

Bu sahiplenme, adada kurulacak yeni yönetimlerin teşekkül ettiği  / oluştuğu

süreçlerde de devam etmiş, Türkiye Cumhuriyeti Yunanistan ve İngiltere ile

birlikte üç garantör ülkeden biri olarak adanın geleceğinin belirlenmesinde söz

sahibi olmuştur.

Rum tarafının sözleşmelere mutabık kalmaması ve beklenen adımların

atılmaması üzerine adanın kuzeyinde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de

yine Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik ve siyasi etki gücü ile mümkün / olası

olabilmiştir.

Bugün gelinen noktada Türkiye, KKTC’yi uluslararası düzeyde resmi olarak

tanıyan tek ülke konumundadır. İki ülke arasında bu bakımdan hayati bir bağ

bulunmakta  olup, KKTC’nin başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda en

büyük  destekçisi  Türkiye Cumhuriyeti’dir.

—-

Kuzey Kıbrıs’ın  , Doğu  Akdenizdeki  önemi çok büyüktür.

————

Kaynakça

————

 İnsamer ( ihh insani ve sosyal araştırmalar merkezi )

http://users.metu.edu.tr/birten/kibris_cum.html

Geniş bilgi için :

Yavuz GÜLER Gazi Üniversitesi,Kırşehir Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü,Kırşehir .

Sadeleştirmeleri  yaptım .

İdris Kulaçoğlu . 6.12.2019  çalışma odam  03:09 .

Reklam