Kimekler , İrtiş Irmağı kıyıları ve Altay Dağları arasında 7. yüzyılda çeşitli boylarla birlikte birlik devleti içinde yaşamış olan bir Türk ulusudur.
( 7 – 11 .yy arası )
—-
Türk tarihinin önemli fakat haklarında oldukça az bilgiye sahip bulunduğumuz bir boy olan Kimeklere ait destan, Gerdizi’nin “ Zeyn el-Ahbar / Zeynü’l-Ahbar / Tarih-i Gerdizi ” adlı eserinde kayıtlıdır.
—-
( Gerdizi : Ebu Said Abdulhay b. Dahhak b. Mahmud Gerdizi. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmiyor. Eserini 1049 – 1053 yıllarında Gazne’de kaleme almış. Eser 308 sayfadan meydana gelmektedir. Gerdizi ; Gazneli Mahmud’a kadar olan bilgileri başka alimlerden işittiğini, kitaplardan okuyup naklettiğini, Gazneli Mahmud dönemine ait bilgileri ise bizzat kendisi yaşayarak naklettiğini/ ilettiğini söylemiştir.) Filiz Akçay . Yüksek Lisans tez çalışması . Ordu 2015.
—-
Bu destana göre :
Tatar Türklerinin Başbuğu ölünce , büyük oğul hükümdar olur. Fakat Şad olan küçük oğul, ağabeyini öldürmek isteyip, başaramayınca, hayatından endişe duyduğu için, sevdiği kızı da alarak, büyük bir suyun kenarında, bol ağaç ve av hayvanlarının bulunduğu bir yere gelir ve orada çadır kurup yerleşir. Burada geçen “ Şad ” unvanın, Türklerde ordu komutanlarına ve veliahtlara verildiğini bilmekteyiz.
( Gerçektende Bilge Kağan’da daha on dokuz yaşında iken veliaht olarak Tarduş Türklerine “Şad / ordu komutanı ‘’ olarak atanmıştı. )
Daha sonra, bir gün Tatarların çocuklarından yedi kişi onların yanına gelir. Destana göre, bunların adları:
İmi, İmek / Yimek , Tatar, Balandur / Bayandur , Hıfçak / Kıpçak , Linkaz ve Eclad’dır.
Kimeklerin bazı alt kabilelere / boylara ayrıldıkları anlaşılmaktadır.
İmi boyunun Bayavut adlı küçük kabilesi vardı. Bu kabile daha sonra Moğollar arasında görülecektir. Kaşgarlı’nın eserinde, Kimek boy birliğinden olan ve yine Ertiş ırmağı boyunda yaşayan Yimekler tanıtılmıştır. Kaşgarlı Mahmud’a göre;
“ Yimekler / Kimaklar bir Türk boyudur. Onlar bizce Kıfçaktırlar. Fakat Kıfçak / Kıpçak Türkleri kendilerini ayrı bir grup olarak göstermektedirler.”.
M. Kemal Özergin, Kaşgarlı’nın bu açıklamasına göre şu yorumu yapmaktadır: “Kimek boy birliği artık iyice dağılmış ve o toplayıcı ad unutulmuştur. Birlikten belki sadece Kıpçaklar ile Yimekler yerlerinde kalmışlardır.
Pek kalabalık olan Kıpçaklar ise, kendilerini ayrı ve belki de üstün saymaktadırlar.
”Hududü’l-Alem’de / Dünyanın sınırlarında ‘’ Nemekiye ‘’ adında bir şehir anlatılır. Kimek Hakanı, yazın bu şehirde otururdu. V. Minorsky, bu şehrin adını ‘’Yimekiye ‘’ olarak düzeltmiştir.
10.ncu asırda Bağdat’ta Yemek adında bir emirin faaliyetleri anlatıldığı gibi, Gazneli Mahmud’un nedimi / yakın arkadaşı olan Ayaz’da Yemeklerden idi. Yemekler İslam edebiyatında, Türklerin en güzellerinden sayılarak anılıyorlar / zikrediliyorlar.
Bayandurlar, kalabalık ve yaygın değil idiler. Bunlar sadece Oğuz ulusu içine girdiler. Daha sonra Türkiye’ye doğru akan Oğuzlar arasındaki Bayandurlardan Akkoyunlu soyu, 15. yüzyıl başlarında Doğu Anadolu ve Azerbaycan’ı içine alan bir devlet kuracaktır.
Zeki Velidi Togan ;
“ Kimek ”lerin Bayandır boyunun da “Han”lara tabi / bağlı olduğu, bunların Oğuz heyetine katılan kısmına ait destanlardan anlaşıldığını belirtmektedir.”
Destan, kız bu yedi kişiyi görünce, dışarı çıkıp “ Ertüş / inin ” dediği için, bu ırmağa İrtiş adının verildiğini kaydeder.
Bu yedi kişi yaza kadar kalırlar. Bu arada Tatar yurdu düşman saldırısına uğrar. Düşmandan kaçabilenler, Ertüş / İrtiş ırmağı tarafına giderler. Oraya gidince Şad’a reislik selamı vererek onu büyük tanırlar.
Bu şekilde yedi yüz kişi toplanır. Bunlar uzun müddet Şad’ın başkanlığında kalırlar. Çoğalınca etraftaki dağlara dağılırlar ve oralarda, anlatılan yedi kişinin adını taşıyan yedi boy oluştururlar.
Destanda harap / yıkık olan Tatar yurdundan gelenlerin Şad’ın etrafında toplanarak devlet kurmaları yöntem olarak Türk devlet anlayışının klasik unsurlarını taşımaktadır.
Bilindiği üzere 2. Kök Türk Devleti’nin kurucusu İl-teriş Kağan’ da benzer şekilde Kök Türk Devleti’ni kurmuştu. İl-teriş’in Türkleri derleyip, toplayıp, Çin’e karşı isyan ettiği ve Kök Türk devletini nasıl kurduğu Köl Tigin ve Tunyukuk Yazıtında anlatılmaktadır.
Ayrıca, Kök Türk devlet geleneği Kimekler üzerinde çok derin tesirler yapmış ve bu tesirler 12. yüzyıl kaynaklarına kadar gelmiştir.
“ Yabgu ” ve “ Şad ” gibi Kök Türk unvanları bu tesirin en kesin belirtileridir. Bunun yanında Hakanlığın vasıfları / yapıları ile özellikleri de Kök Türk devlet geleneğini bize yansıtmaktadır.
Destanın sonunda ise İrtiş Irmağı’nın kutsallığı şu şekilde anlatılır:
“Bir gün Şad Ertüş / İrtiş Irmağı kenarında kabilesiyle dururken “Ey Şad suda muradın var, muradını ver” diye bir ses geldi.
Suya bakınca suda bir saç gören Şad, atını bağladı ve suya girdi. O, saçı tutunca eşi Hatunu gördü ve ona suya nasıl düştüğünü sordu. Kadın ;
“Deniz öküzü beni suyun içine çekti.” dedi.
Kimekler, o akarsuyu kutsal sayarlar ve secde edip taparlar, hatta bu suyun Kimeklerin Tanrısı olduğunu söylerler.
“ Bundan sonra onlar, Şad’a “ Tuğ / Tutug / Tutuk namını verirler. Sebeb olarak da, bu sözün “ Ses duyunca suya girdi korkmadı ” anlamına gelmesi, gösterilmektedir.
Kimek Destanında yer alan İrtiş Irmağı’nın Kimek Türkleri tarafından kutsal sayılması da Türk kültürünün sıkça rastlanan bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zira, su da Türklerin kutsal kabul ettikleri bir tabii / doğal varlıktır.
Kimeklerin İrtiş Irmağı’nı kutsal sayıp tazim etmeleri / saygı göstermeleri , onlarda su kültünün varlığına delalet eder / gösterir.
Kimek ve Kıpçak Türkleri, “İrtiş Irmağı’nı saygılıyorlar ve adeta ona tapıyorlardı…”
“ Tuğ ”, bir devletin bağımsızlık sembolüdür.
Devlet içindeki bölünmeleri, herkesin rütbe ve vazifelerini / görevlerini , Tuğ gösterirdi. Bilindiği üzere Türklerde Tuğ ve öncü birliği seferde ordunun önünde giderdi.
Buharalı’ya göre, belki Kimek Şad’ı, Hatunun sesini duyunca, korkmadan hemen suya / İrtiş Irmağı’na girdiği için öncü anlamına gelen Tuğ / Calış unvanı verilmiştir.
Mücmel el-tavarih / Tarihlerin özeti adlı kaynakta da, Kimek hükümdarının unvanı “Tutuğ / Tutuk olarak yer almıştır. Ebu’l-gazi’nin eserinde Türk’ün dört oğlundan birinin adı Tutuk olarak yazılmıştır.
Tutuk unvanı uzak doğudaki Türk ve Moğol dünyasında da kavim / toplum ismi olarak yayılmıştır. Gerdizi ise, bu unvanın Kimek Şad’ına ait olduğunu yazmaktadır.
“Tutuk” eski Türk kitabelerinde / yazıtlarında da geçmektedir.
Kimeklerin idarecisi Şad Tutuk unvanı taşıyordu.
840’da Uygur Kağanlığı yıkılınca Eynür, Bayandur, Tatar gibi boylar Kimeklere katıldı. Bundan sonra Kimek idarecisine Baygu / Yabgu denmeye başladı. Mesudi, Siyah ve Beyaz İrtiş nehirleri kıyısında Kimek Yabguluğunun bulunduğunu .
Gerdizi de Kimek reisinin unvanının “Yabgu” olduğunu yazmaktadırlar.
Bilindiği üzere Yabguluk çok eski bir Türk unvanıdır.
Kaşgarlı Mahmud bunun Hakandan sonra gelen bir unvan olduğunu söylemektedir.
Coğrafyacılar, Karluk hükümdarı dışındaki diğer bütün Türk toplumlarının hükümdarlarının unvanlarının “Hakan” olduğunu belirtmektedirler.
Herhalde Kimekler henüz devlet kurmadan önce “Tutuk” unvanlı bir yönetici tarafından idare ediliyorlardı. Devletin kurulmasından sonra bu unvanın “Yabgu” olarak değiştiğini ve sonucunda federasyonun / birliğin genişlemesi ve devletin kuvvetlenmesiyle, Yabguluğun da yerini Hakanlığın aldığını görüyoruz.
Hakanın saraydaki eşi olan kadın, destanda da geçen “Hatun” unvanını taşırdı. Asıl şekliyle “Katun” , ilkçağdan beri bütün Türk devletlerinde kullanılmıştır.
Hatun, Türk devletlerinde 6. yüzyıldan başlayarak Kağan unvanı ile birlikte başlayıp zamanımıza kadar devam etmiştir.
Bu söz ilk defa Kök Türk hükümdarı Bumin Kağan’ın eşinin unvanı olarak geçmektedir. Hatun unvanı özel bir merasimle / törenle alınır ve bu unvanı taşıyan kadın saraydaki diğer kadınlardan üstün sayılırdı.
Veliahtlar umumiyetle / genellikle Hatunun oğulları arasından seçilirdi.
Kimek Destanı’na baktığımızda, onun öteki Türk destanları ile yakın unsurları taşıdığını, bu destan unsurları arasında da eski tarih bilgilerinin bulunduğu ortaya çıkmaktadır.
Kimekler, kendi destanlarından başka yakın komşuları Fars destanı tarihinde de yer almıştır. Gerçekten Kimeklerin Turan-ötesi komşusu olan Farsların eski destanlarında da bu ulusun adı geçmektedir.
“Şehname” adlı büyük eserini ortaya koyan ünlü şair Firdevsi, Turan’ın büyük hükümdarı Afrasyab’ın / Alp Er Tunga’nın İran hükümdarı Keyhüsrev’e yenilip, geri çekildiğinde, Kimek ülkesine ve “Darya-yi Kimek”e gittiğini anlatır.
Firdevsi, eserini nazıma / şiirsel anlatıma geçirdiği sıralarda (990-1019), Kimek ülkesi Turanın doğu sınırı olan Ertiş boyunda idi ve “Kimek Deryası” adı da bu büyük akarsuya veriliyordu. Bu açıklamaya göre, adlarının Fars destanı tarihinde geçmesi, onların eskiliklerinden değil, tespit / saptama sırasındaki varlıklarından ileri gelmektedir.
Kaynakça
————–
Gülşen İnci Yılmaz .yüksek lisans tezi Ankara 2006. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ) ANABİLİM DALI. İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DESTANLARININ TARİHİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ.
—-
Kimek Destanı için bakınız :
Ana kaynak Gerdizi’nin “Zeyn el-ahbar” adlı eseri (Şeşen, a.g.e., s.73-74); Özergin, a.g.m., s.373-374; Eşref Buharalı, “İrtiş Nehri”, Türk Kültürü Dergisi, Sayı 392, Ankara 1995, s.738-739 ve Gömeç, Türk Kültürünün …, s.288 .
—–
Emeği geçenlere milletim adına teşekkür ediyorum .
İdris Kulaçoğlu. 16.5.2021 çalışma odam . 19.55